top of page

BÖLÜM 5

MEKKE’YE KARŞI İZLENECEK SİYASET

 

5.1. Savaş İzni Verilmesi

Yeni kurulmuş olan Medine İslam Cumhuriyeti’nin güvenliği çok önemliydi. Zira etrafı Mekke Yönetimiyle ittifak (ilaf) sözleşmesi olan ve aynı ideolojiyi (şirk ideolojisini) paylaşan kabilelerle çevrili idi. Müminlerin göç ettikleri Medine’de rahat bırakılmayacakları açıktı. Mekke Müşrik Yönetimi Kuzey –Şam ticaret yolu güzergâhı üzerinde kendisine düşman bir egemenliği kendisi için bir tehdit olarak algılayacağı da aşikârdı. Dahası Mekke’de iken inzal olan ayetlerde Hz.Muhammed’in@ ve müminlerin Medine’ye hicret ettikleri zaman Mekke Yönetiminin ticaretini keseceğine ilişkin tehditler yapılmıştı. Mekke Yönetimi maruz kaldıkları bu tehditlerle Hz.Muhammed’in@ Mekke’ye çevreleme yapacağını ve 13 yıl güzellikle anlatılmasına rağmen müşriklerin inatla inkar ettikleri İslam / Barış dinini zorla kabul etme noktasına getirmeye çalışacağını biliyorlardı. Bu nedenle onlar Hz.Muhammed’i@ gittiği yerde boğmaya çalışacaklardı. Bunun için Mekke, çevre kabileleri kullanacak ve onları Medine’nin üzerine saldırtacaklardı. Sürekli saldırıya muhatap olan Medine İslam Cumhuriyeti bir süre sonra bu saldırılara karşı koyacak ekonomik gücünü kaybedecek ve bizzat Medinelilerin desteğini çekmesiyle Hz.Muhammed@ iktidarını kaybedecek ve kurda kuşa yem olacaktı.

Mekke’nin bu stratejisine karşı Cenab-ı Hak, elçisine Medine’nin pasif olarak savunulmasını değil aktif bir saldırı politikasını tercih etmesi gerektiğini öğretir. Mekke’de iken asla çatışmaya izin vermemiş olan Rabbimiz, Medine’ye hicret edip müminler bir Cumhuriyete kavuştuktan sonra artık kendilerini savunmak için onlara savaş izni verdi. Cenab-ı Hak, elçisinin aktif bir savunma stratejisi izlemesini öğretirken, savunmanın Medine’nin ulaşabileceği ve gücü nispetinde en uzak yerlere yapılacak akınlarla yapılması gerekliliğini gösterdi. Barışı savunan bir dinin şimdi savaş yapmasına izin verilmesinin gerekçesini ise savaşılacak tarafın zalim, insanlığı yok etmek isteyen ve güçten başka bir şeyden anlamayanlardan oluşması olarak belirtir. Bunu açıklamak için de müminlerin sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için yurtlarından çıkarıldıklarını ifade ederek onların ne büyük bir zulüm işlediklerini ortaya koyar. Ayrıca onlar güç kullanarak engellenmeyecek olurlarsa yeryüzünde barış, güvenlik ve huzur içerisinde yaşama imkân kalmayacağını ve insanlığın büyük bir kargaşa ve fesada sürüklenerek mahvolacağını ifade eder. Şöyle ki eğer onlar def edilmeyecek olursa insanların ibadet mekânları olan manastırların, kiliselerin, havraların ve mescitlerin yıkılıp gideceğini söyler. Bu ifadeyle bir toplumda fesadın ve zalimliğin boyutları o toplumun ibadet mekânlarına kadar uzanmaya başladıysa artık orada ticaret, sosyal yaşam, adalet ve huzurun kalmadığına işaret edilmiştir. Artık o toplumda yaşamak mümkün değildir. İşte Cenab-ı Hak, toplumların yaşamlarını idame ettirebilmek için toplumları felakete götüren azgın zalimlerle savaşarak onların yok edilmelerine izin vermiştir. Allah hain, zalim ve nankörleri asla sevmez ve onların yok edilmesinden ve böylece insanlığın huzurlu, emniyetli, barış içerisinde hayatiyetlerinin devamından yanadır.

Cenab-ı Hak, Medine’de iktidar verdiği Hz.Muhammed’in@ (ve müminlerin) insanların iyiliği için çalışacağını, temiz dürüst, adil bir sistemi uygulayacağını ( namaz kılıp zekat vermek) ve iyiliği emredeceğini ve kötülüğü engelleyeceğini bildirir. Bunları yapabilmek için mutlaka silaha / güce dayanmak gerektiği çok açıktır. Zira hak ve adalete karşı çıkan zalimlerin zoru görmeden düzelme imkân ve ihtimallerinin olmadığı da bilinen bir gerçektir. Cenab-ı Hak, kim toplumda adalet ve rahmetin hâkim olması için savaşırsa ona yardım edeceğini ve onu muzaffer kılacağını da bildirir.

38 – 41- Şüphesiz Allah müminleri savunur. / savunacak. Çünkü Allah hain ve nankörlerin hiçbirini sevmez. Kendilerine savaş açılan kimselere savaş izni verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar ve sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Muhakkak ki Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir. Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan mescitler yıkılır giderdi. Kaldı ki Allah müminleri müşriklere galip getirip yeryüzünde / ülkede tam iktidar sahibi kıldığı zaman onlar namazı ikame edecek, zekatı verecek, iyiliği emredecek ve fenalığı yasak edeceklerdir. İşte böylece Allah kendi dinine yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok izzetlidir (her şeye galiptir). Bütün işlerin sonu da sadece Allah'a aittir. (Hac Suresi 38-41)

5.2. Savaşa karşı olanlara Verilen Cevaplar

 

Müminlerin özellikle muhacir olanlar, savaş izni verilmeden önce de zalimlerle savaşmayı istiyorlardı. Fakat özellikle Medineli münafıklar savaş yapılmasına karşı çıkıyorlardı. Sadece Medine’ye saldırı olursa nefsi müdafaa olarak savunma yanlısı idiler. Halbuki yeryüzünde hakkı, adaleti ve barışı hâkim kılmak için zalimlere karşı saldırı savaşlarının yapılması kaçınılmazdı. Barışı sadece kendi toplumu için istemek bencillik olacağı gibi çevrenin kötülüklerle / zulümle dolu olması halinde barış ve huzurun kendi toplumunda da sağlanması son derece zordur. Hele ki bu zalimlerin hakkı, adaleti ve iyiliği boğmaya yönelik tehditleri var ise o takdirde daha da zor olacağı açıktır.  Bu nedenle Peygamberimiz en büyük zulüm sistemi olan şirki yok etmek için çevre kabilelere akınlar yapıp onların sindirilmesini / caydırılmasını politika olarak ortaya koyuyordu. Cenab-ı Hak da elçisinin haklı olduğunu geçmiş peygamberlerden örnekler vererek kanıtlar. Hz.Muhammed’i@ bu konuda tekzip edenlere Nuh, Ad, Semud, Lut, İbrahim kavimlerinin de peygamberlerini tekzip ettiklerini ama onların sonunun yıkılıp tarumar olmaktan başka bir neticelerinin olmadığı vurgulanır. Peygamberimizi ve onun işaret ettiği yolu takip etmeyenlerin arkalarında virane olmuş şehirler bırakıp yok olacakları belirtilir. Bu nedenle savaş karşıtı olan Medinelilerin akıllarını başlarına almaları ve Allah elçisinin öngördüğü politika doğrultusunda hareket etmeleri konusunda uyarılır.

Diğer taraftan bu strateji ile zalimlere gerekli cezanın verileceği ancak sonuca ulaşma konusunda acele edilmemesi gerektiği belirtilir. Cenab-ı Hak verdiği sözden asla caymadığını ve müminlerin eninde sonunda mutlaka zafere kavuşacağını ve tevhidi sağlayarak bölgenin en güçlü Cumhuriyeti olacağına işaret edilir. Bu sürecin insanlara çok uzun gelebileceği hususu kendi katındaki bir günün insanların yaşadıkları bin yıl gibi olması ile ifade edilir. Ama sonunda mutlaka zalimlerin cezasını çekeceği vurgulanır.

 

42 – 48- (Ey Muhammed!) Eğer seni tekzip ediyorlarsa bil ki onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve Semud kavimleri de peygamberlerini tekzip ettiler. İbrahim'in kavmi de Lut'un kavmi de peygamberlerini tekzip ettiler. Medyen halkı da. Musa da tekzip edildi. Hâlbuki Ben o inkarcılara süre vermiştim. Sonra da onları yakalayıverdim. İşte Bak! Beni tanımamak nasılmış. Daha nice memleketler vardı ki, zulüm yaparlarken biz onları da yok ettik. O şehirlerin damları çökmüş, duvarları üzerine yıkılıp yerle bir olmuştur. Onlardan geriye nice metruk kuyular ve nice terkedilmiş muhteşem saraylar kalmıştır. Şimdi sana karşı çıkanlar yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki geçmişteki bu olanları akledecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Ama gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerdeki kalpler kör olur. Onlar senden azabın acele gelmesini istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında bir gün, sizin sayıp durduğunuz bin yıl gibidir. Zulmedip dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket halkı vardı ki, sonunda onları yakalayıverdim. Dönüş ancak banadır. (Hac Suresi 42-48)

Peygamberimizin izleyeceği bu politika ile Medine İslam Cumhuriyetinin adalet, barış ve tevhit hedefine ulaşacağı belirtildikten sonra, o zaman için mucize (ayet) kabilinden olan bu zaferin gerçekleşmesini engellemek isteyenlerin ise cehennem azabıyla şiddetli bir şekilde cezalandırılacağı tehdidinde bulunulur.

 

49 -51- De ki: “Ey insanlar! Ben size ancak apaçık anlatan bir uyarıcıyım. İman edip ıslah edici eylemlerde bulunanlar için mağfiret ve tükenmez bir rızık vardır. Ayetlerimizin gerçekleşmesini engellemek için uğraşanlara gelince, işte onlar cehennemliktirler.” (Hac Suresi 49-51)

5.3. Savaş Karşıtlarının Yapacakları Algı Operasyonlarına Dikkat Çekme

Diğer peygamberlere yapıldığı gibi Hz.Muhammed’in@ tevhit, barış ve adaleti tüm yeryüzüne yayma hedefini gerçekleştirmek için izleyeceği politikasının başarısız olması için münafıkların ( şeytanların) halkta şüphe, tereddüt ve korku yaratıcı telkinlerde bulunacağı belirtilir. Fakat halkta yaratılan bu menfi algıların Allah tarafından yok edileceği ve sonrasında ayetlerinin / gerçeğin / zaferin tahkim edileceği ifade edilir. O münafık şeytanların şüphe, tereddüt ve korku yaratıcı telkinlerinin ancak kalbinde hastalık bulunan kimselere etki edeceği, müminlerin ise bu algı operasyonlarına kanmayacağı beyan edilir. Bu mücadele inkarcıların umutlarının tükendiği ve tamamen yenilecekleri güne kadar devam edeceği de müteakip ayetlerde söylenir.

52 – 57-(Ey Muhammed!) Biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir peygamber göndermedik ki o elçi dinin egemenliği için ne zaman bir şeyi yapmayı hedeflese, şeytan derhal onun yapmak istediği şeyi engellemek için harekete geçmiş ve çevresine şüpheler saçan telkinlerde bulunmuştur. Fakat Allah şeytanın toplumda yarattığı şüphe ve tereddütleri yok etmiş daha sonra da ayetlerini tahkim etmiştir. Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. Şeytanın toplumda yarattığı şüphe ve tereddütler ise ancak kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri taşlaşmış kimseler için sınama vesilesi kılınmıştır. Zalimler şüphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise bu sınama vesilesiyle onun (Kur’an’ın / peygamberin hedefinin) Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilmiş ve ona iman ederek bütün kalpleriyle ona boyun eğmişlerdir. Şüphe yok ki Allah, iman edenleri elbette doğru yola eriştirir. İnkâr edenler / karşı çıkanlar ise, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye veya bütün umutlarının söndüğü günün azabı gelinceye kadar, ondan (Kur'ân’dan / peygamberin hedefinden) şüphe etmekte devam edip gideceklerdir. O gün egemenlik yalnız Allah'ındır, O aralarında hükmünü verir. Artık iman edip yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler. İnkâr edip / karşı çıkıp ayetlerimizi yalan sayanlara ise, işte onlar için hor ve hakir bırakan / aşağılayıcı bir azap vardır. (Hac Suresi 52-57)

 

Zalimlere haddini bildirmek için savaşmayı canı gönülden arzu eden muhacirleri bu işten vazgeçirmek için savaş yanlısı olmayan münafıkların, müminlerin boşu boşuna öleceklerini ve Mekkelilere karşı asla başarılı olamayacaklarına yönelik tezviratlarına Cenab-ı Hak aşağıdaki ayetlerle cevap verir.

 

58 – 62- Allah yolunda hicret ettikten sonra öldürülen veya ecelleriyle ölenleri Allah elbette güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz ki Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. Allah elbette onları hoşnut olacakları bir yere (cennete) koyacaktır. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, kullarına karşı yumuşak davranır. Allah’ın kuralı budur. Bir de kim kendisine yapılan eziyete misliyle karşılık verir de sonra yine kendisine azgınlıkla saldırılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir ve çok bağışlayıcıdır. Allah’ın kuralı böyledir. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz Allah, her şeyi işitir ve her şeyi görür. İşte böyle! Allah mutlak hakikatin ta kendisidir. Şüphe yok ki O'nu bırakıp da tapındıkları şeylerin hepsi boştur, batıldır ve aslı yoktur. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür. (Hac Suresi 58-62)

 

Cenab-ı Hak, müminler için verdiği sözün kanıtı olarak aşağıdaki ayetlerini inzal eder. Söz konusu ayetlerde geçen nimetleri sunan Allah’ın kendi yolunda gidenlere yardım etmeyeceğini düşünmenin muhal olduğu ifade edilmiş olur.

63 – 66- Allah'ın gökten indirdiği su ile yeryüzünü nasıl yemyeşil donattığını görmüyor musun(uz)? Gerçekten Allah çok lütufkârdır, her şeyden haberdardır. Göklerde ve yerde ne varsa hep O'nundur. Doğrusu Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeğe layıktır. Yine Allah’ın bütün yeryüzünde var olan her şeyi ve koyduğu yasalara göre denizlerde akıp giden gemileri sizin buyruğunuz altına verdiğini görmüyor musun(uz)? Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten O koruyup tutuyor. Şüphesiz Allah insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir. Sizi dirilten, sonra öldürecek, sonra da yeniden diriltecek olan O'dur. İnsan gerçekten pek nankördür. (Hac Suresi 63-66)

Mekke ile mücadelede savaş stratejisinin belirlenmesi karşısında savaş karşıtı olan münafıklar ve Yahudiler muhalefet etmeye başladılar. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, elçisine Anayasada / Medine Vesikasında İslam Cumhuriyetini oluşturan toplulukların hepsinin sorumluluklarının belirlendiğini söylemesi için aşağıdaki ayetleri inzal eder. Bu ifadeyle Anayasa’da bu toplulukların Medine’ye saldırı olması halinde savunmaya katılacakları ancak çevre kabilelere yapılacak akınlarda / seriyyelerde yer almalarının kendilerinden talep edilmeyeceği, ayrıca Medine’ye yapılacak saldırılar hariç olmak üzere Mekke ordularına yapılacak saldırı savaşlarında kendilerinin katılmaya zorlanmayacaklarının anayasada yer aldığı ifade edilmiştir. Bu nedenle çekişmeye / tartışmaya gerek olmadığı vurgulanır. Uygulanacak politikanın doğru olduğu da aynı ayetlerde belirtilir.

67 – 70- Biz her bir topluluğun / ümmetin uygulayacağı şeriatı / hukuku / kuralları / yükümlülükleri belirledik. Onun için artık bu konuda seninle çekişmesinler. Sen Rabbine çağır. Şüphe yok ki sen doğru bir yol üzerindesin. Böyleyken eğer seninle tartışmaya kalkarlarsa, de ki: “Allah yaptıklarınızı çok iyi bilmektedir.” Muhalefet ettiğiniz hususlarda kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecektir. Bilmez misin ki, Allah, gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Şüphe yok ki bunlar o kitaptadır. Elbette bu Allah'a pek kolaydır. (Hac Suresi 67-70)

 

5.4. Muhaliflerin Benimsedikleri Politikanın Acizliği

Medine’deki münafıkların İslam Cumhuriyetinin seriyyeler / akınlar yoluyla caydırıcı bir politika izlemesine karşı çıktıkları yukarıda belirtilmişti. Onlar içeride barış politikası yürütüldüğü gibi dışarıda da barış politikasının yürütülmesi gerektiğini savunuyorlardı. Cenab-ı Hak onların benimsedikleri bu politikanın yanlış olduğunu ve onların bu konuda çok bilgisiz olduklarını bildirir. Şayet böyle pasif bir politika takip edilecek olursa bunun zafiyet yaratacağını belirtir. Onlara savundukları politikanın yanlışlığı belirtildiğinde ise onların bunu söyleyenlere neredeyse saldıracak kadar öfkelenecekleri / öfkelendikleri bildirilir. Zira onlar bu ifadelerle onların asıl kalplerinde besledikleri kötü niyetlerinin açık edilmesine sinirlenmektedirler. Fakat onların söyledikleri sözlerden etkilenen Medine halkı vardır. Onlar İslam Cumhuriyetinin izlemeyi öngördüğü politikanın kendilerine zarar vereceğinden endişe etmektedirler. Cenab-ı Hak Medine halkının bu endişelerini bertaraf etmek için pasif dış politikayı savunanların hiçbir şey bilmediklerine ve hiçbir iş beceremediklerine işaret eder. Bunu ifade etmek için onların hepsi bir araya gelseler, tüm siyasi, askeri ve ekonomik güçlerini birleştirseler, buna rağmen bir sinek bile yaratamayacaklarını söyler. Onların savundukları pasif politika izlenecek olursa çevredeki küçük kabileler Medine’ye saldırdıkları ve birtakım malları / varlıkları / halktan insanları kapıp gittikleri takdirde bu ileri gelenlerin hepsi birleşse yağmalanan malları / varlıkları / esir halkı geri almakta aciz kalacaklarını “sineğin onlardan bir şey kapması halinde onu geri alamayacakları” şeklinde ifade edilir. Böylece onların acizlikleri ortaya konulur.

71 – 74-Onlar Allah’ın bildirdiğinden başka öyle bir politikayı benimsiyorlar ki benimsedikleri bu siyasetin hiçbir gücü (sultanı) bulunmadığı gibi onların bu hususta hiçbir bilgileri de yoktur. Bu zalimler kendilerine asla bir yardımcı bulamayacaklardır. Onlara gerçekleri ortaya koyan ayetlerimiz okunduğu zaman, yüzlerindeki inkâr / karşı çıkış alametlerini fark edersin. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: “Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş! Allah bunu inkâr edenlere vaat etmiştir. O ne kötü bir sondur!” Ey insanlar! İşte size bir örnek verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin! Sizin Allah'ı bırakıp benimsediğiniz (taptığınız) politikanın bütün aktörleri / otoriteleri bir araya gelseler ve güçlerini birleştirseler, bir sinek bile yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen de aciz, istenen de acizdir. Allah'ın büyüklüğünü niçin idrak etmezsiniz? Unutmayın ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye egemendir. (Müminleri zafere eriştirecektir.) (Hac Suresi 71-74)

5.5. Allah’ın Belirlediği Politikanın Başarılı Olacağı

Surenin sonunda ise Cenab-ı Hak kendi seçtiği elçilerin yeteneklerinin ne olduğu, neyi becerip neyi beceremeyeceklerini gayet iyi bildiğini ifade eden ayetlerini inzal eder. Bütün işlerin kendi koyduğu yasalara göre cereyan etmesi nedeniyle bu yasalara uygun hareket eden elçilerinin başarılı olmaması için hiçbir nedenin olmadığına işaret edildikten sonra müminlerin Allah’a itaat etmeleri, O’nun kendileri için belirlediği stratejiyi uygulamaları halinde başarıyı yakalayacakları ifade edilir. Belirlenen bu politika çerçevesinde Allah yolunda savaşmaları istenir. Hem kendi elçisinin hem de müminlerin tüm insanlığa örnek olmaları için Allah’a sımsıkı sarılmaları, O’na teslim olmaları ve O’nun yol göstericiliğinde bir politika takip etmeleri gerektiği belirtilir.

75 – 78- Allah meleklerden de insanlardan da elçiler seçer. Şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür. O onların neyi becerdiklerini / yaptıklarını ve neyi de becerebileceklerini / yapabileceklerini bilir. Çünkü bütün işler Allah'ın yasalarına göre cereyan eder. Ey iman edenler! Rükû edin! Secde edin! Rabbinize itaat edin! İyilik yapın ki başarıyı yakalayarak muradınıza erin. Allah uğrunda hakkıyla savaşın! Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce de şimdi de Peygamberin size şahit / örnek olması, sizin de insanlara şahit /örnek olmanız için, size “Müslüman” adını veren O'dur. Haydi artık namaz kılın, zekât verin, Allah'a sımsıkı sarılın. O sizin Efendinizdir. / Mevlanızdır. / Yol göstereninizdir. / Koruyanınızdır. O ne güzel Efendi / Mevla / Yol gösterici / Koruyan ve ne güzel yardımcıdır! (Hac Suresi 75-78)

bottom of page