top of page

BÖLÜM 27

FETİH ÖNCESİ HAREKÂTLAR

 

27.1. Fetih Açılımları İçin Finansal Destek Talepleri

Başkanlık Konutu Sakinlerinin / Ehli Beytin Hazine ile olan ilişkileri düzenlendikten sonra sıra müminlerin elde ettikleri gelir ve bu gelirlerin nasıl tasarruf edileceği hususlarının düzenlenmesine gelmişti. Zira Mekke müşrik ordusu ile ittifak ederek Medine’yi kuşatan çevre kabilelere hadlerinin bildirilmesi ve Mekke’nin fethine kadar geçecek süreçte onların sindirilmesi / etkisiz hale getirilmesi için yapılacak askeri harekatların / akınların finanse edilmesine ihtiyaç vardı. Yapılacak bu askeri harekâtlar / akınlar için İslam Cumhuriyeti Hazine Varlıkları / Beytülmal yeterli değildi. Bu nedenle müminlerin askeri harekâtları / akınları finanse etmeleri zorunluluk arz etmekteydi. Ayrıca müminlerin elde ettikleri maddi gelirlerini ve servetlerini sivil hayatta nasıl harcayacakları hususunda da esasların belirlenmesi gerekmekteydi. Bu esaslar aynı zamanda müminlerin dünya hayatına bakış açılarının bir göstergesi de olacaktı. Müminler dünya nimetlerini / servetini nasıl tasarruf etmeleri gerekiyordu? Servetlerine servet katmak için biriktirip yığacaklar mıydı? Yoksa dağıtacaklar mıydı? Mal ve servet karşısında müminler nasıl bir yol izleyeceklerdi? Hendek Savaşında başarılı bir savunma yapmış olan Medine İslam Cumhuriyetinin bundan sonra karşı saldırılara geçeceği ve yapılacak fetihlerde büyük ganimetler elde edileceği açıktı. Müminler bu ganimetlerle çok büyük servetlere ulaştıkları takdirde tutumları nasıl olacaktı? Züht ve takva için elde ettikleri servetlerini dağıtıp ruhbanlığa benzer bir hayat mı yaşayacaklardı? Yoksa bu servetlerini kimseyle paylaşmayıp müşrik liderler gibi mi yaşayacaklardı? İşte bütün bu sorulara yanıt vermek için Cenab-ı Hak Hadid Suresini inzal etti ve müminlerin servetlerini nasıl tasarruf edeceklerinin ipuçlarını verdi.

 

27.2. Bölgesel Güç Olunacağının Müjdesi

Hendek Savaşında Mekke müşrik ordusunu ve çevredeki müşrik Arap kabilelerinin saldırılarını püskürten Medine İslam Cumhuriyeti artık bölgedeki fiili meşruiyetini sağlamıştı. Çevre kabilelere yapacağı askerî harekâtları takip eden anlaşmalarla resmi meşruiyetini de yakında kazanacak ve bölgedeki hâkimiyetini tescilleyecekti. Bunun gerçekleşmesini kimse engelleyemeyecekti.

Cenab-ı Hak, elçisine inzal ettiği Hadid Suresinin ilk ayetlerinde yerlerin ve göklerin hâkimiyetinin Kendisine ait olduğu vurgusundan hareketle elçisinin başında olduğu Medine İslam Cumhuriyetinin bölgesel güç olacağının müjdesini verdi. Hâkimiyetinin boyutlarını Kendi sıfatları olan zahir, batın, evvel, ahir sıfatları üzerinden ayrıntılı olarak ortaya koyarken Medine İslam Cumhuriyetinin aşama aşama Bölgesel Güç olacağını da bildirdi. Göklerin ve yerin yaratılışının altı evrede olduğu şeklindeki metaforu ile Medine İslam Cumhuriyetinin yaratılış aşamalarına işaret etti. Kimin bölgedeki hâkimiyetini kaybedeceği ve kimin hâkim olacağını da yere gireni, yerden çıkanı, göğe yükseleni ve gökten ineni bilmesi metaforu ile anlattı. Aydınlık günlerin ve karanlık günlerin uzaması / kısalması metaforu ile de bundan sonra uzun karanlık günlerin geride kaldığı, müminleri çok uzun aydınlık günlerin beklediğini ve karanlık günlerin ise çok kısa zamanda sona ereceğini vurguladı.

 

Rahman Rahim Allah Adına

1-6- Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tespih etmektedir. / Allah'ın kendileri için belirlediği görevlerini eksiksiz ve kesintisiz olarak yerine getirmektedir. O, mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir. Gökler ve yer, Allah'ın mutlak egemenlik ve hükümranlığı altındadır. O, hayat verir ve öldürür. O, her şeye kadirdir. O, Evveldir / varlığı her şeyden öncedir. O, ahirdir / her şeyden sonra baki kalacak olandır. O zahirdir /  bütün canlılara hayat veren, her şeyin üstünde ve her şeye galip olandır.  O batındır  / herkese şah damarından daha yakındır. O, her şeyi bilendir. Gökleri ve yeri altı evrede yaratan, sonra bütün bunları egemenlik ve hükümranlığı altına alan O'dur. Yere gireni, yerden çıkanı, gökten ineni ve göğe yükseleni bilir. Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptığınız her şeyi görmektedir. Göklerin ve yerin mülkiyeti ve hakimiyeti O’na aittir.  Sonunda bütün işler / bütün yönetim Allah'a döndürülecektir. / O’nun egemenliği altına girecektir. O gündüzü kısaltarak, geceyi uzatır ve geceyi kısaltarak gündüzü uzatır, O, göğüslerde saklı düşünceleri de bilir. (Hadid Suresi 1-6)

 

27.3. Aydınlık Günler İçin Müminleri İnfaka ve Allah’a Güvenmeye Davet

Müminler Allah’ın vadettiği aydınlık günler müjdesinin gerçekleşmesi için infaka davet edildi. İster ganimet, isterse üreterek ya da ticari yoldan olsun elde edilen mal ve servetten askeri harekata / akına çıkacak ordu birliklerinin finanse edilmesi için müminlerin üzerlerine düşen vergiyi vermeleri / infakı yapmaları istendi. Zaten müminler bu hususa söz vermişlerdi. Şimdi bu sözlerini yerine getirme zamanı idi. Ayrıca müminlerin sahip oldukları tüm mal ve servetin aslında Cenab-ı Hakk’ın kendilerine bir emaneti olduğu vurgulandı. Müminlerin Allah’a ve Resulüne güvenmeleri istendi. Fakat insanoğlu yaratılışı gereği mala düşkündür. Müminler de elde ettikleri ganimetleri tekrar kaybetmek istemediklerinden infaka yanaşmama temayülleri vardı. Cenab-ı Hak onların bu hallerini eleştirdi ve onların Kendisine güvenmelerini istedi. O’nun kendilerini karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için elçisine yol gösterdiğini belirtti. Bu nedenle elçisine uymalarını bildirdi.

 

7-9- Allah ve Peygamberine güvenin. Sizi hakim / mirasçı kıldığı maldan infak edin.  Sizden kim, Allah’ın vaadine güvenerek infak edenlere büyük bir mükafat vardır. Ne oluyor size? Peygamber sizi Rabbinize güvenmeye çağırırken neden şimdi Allah'a güvenmiyorsunuz? Hem de O’na itimat edeceğinize kesin söz vermiş olmanıza rağmen böyle davranıyorsunuz. Halbuki sizi karanlıklardan aydınlıklara çıkarmak için kuluna apaçık ayetlerini indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size son derece şefkatli ve merhametlidir. (Hadid Suresi 7-9)

 

27.4. Zor Zamanlardaki Desteğin Çok Değerli Olduğu 

Müminlere sahip oldukları mal ve servetlerin aslında kendilerine ait olmadığı, onların hepsinin sonunda Allah’a kalacağını bildikleri halde niçin Allah yolunda infak etmedikleri sorgulandı. Eninde sonunda müşriklerin yenileceği, İslam Cumhuriyetinin bütün her yeri fethedeceği ve mal /mülk / serveti tasarruf iradesinin Allah’a ve Resulüne ait olacağına müminler inanmakla beraber yine de bu hedefleri uğruna neden harcama yapmadıkları noktasında eleştiri getirildi. Fetihten yani İlahi öğretinin tüm coğrafyaya hakimiyeti öncesinde yapılacak infak ile bu hedefe ulaştıktan sonra yapılacak infakın derece olarak aynı olamayacağı bildirildi. Her iki aşamada da yapılacak fedakârlık ve harcamaların mükafata değer olmakla birlikte, fetih öncesi yapılanların elbette daha değerli olarak mükafatlandırılacağı bildirildi. Fetih öncesi yapılan infakı, Cenab-ı Hak kendisine verilen güzel bir borç olarak telakki etti ve karşılığını çok büyük bir mükâfat olarak ödeyeceğini bildirdi. Zor zamanlarda fedakârlık yapan mümin kadın ve erkeklerin sonradan geleceklerin gidecekleri yolları aydınlatan sembol şahsiyetler olacağına işaretle birlikte Ahirette onların her taraflarından bir Nur saçılacağı ve muhteşem bir şekilde cennetlere girecekleri belirtildi.

 

10-12- Ne oluyor size? Eninde sonunda Göklerdeki ve yeryüzündeki her şeyin Allah'a kalacağını bildiğiniz halde, neden Allah yolunda infak etmiyorsunuz? İçinizden, Fetih’ten ([1]) önce infak eden ve savaşanlarla fetihten sonra infak eden ve savaşanlar bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vaat etmiştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Hani kim var Allah’a “güzel bir borç verecek” olan? Kim bunu yaparsa, Allah ona karşılığını kat kat verir. Hem onun için çok büyük bir mükafat da vardır. Mümin erkeklerin ve mümin kadınların nurlarının önlerinden ve sağlarından saçılıp gittiğini göreceğin gün kendilerine şöyle denir; “İşte bugün müjdenize kavuştunuz. Ebedi olarak yaşayacağınız, içinden ırmaklar akan cennetler!” İşte gerçek kurtuluş budur. (Hadid Suresi 10-12)

 

27.5. Münafıkların Uyarılmaları ve İnfak Etmeleri Halinde Kurtulacakları

Diğer taraftan münafıkların ise askeri harekatlara / akınlara hiç maddi destek sağlamadıklarına işaret edildi. Fakat bundan sonra yapılacak fetihlerden elde edilecek ganimetlerden onların pay almak isteyecekleri ahirette yaşanacak sahneler üzerinden anlatıldı. Müminlere ahirette verilecek ödülleri onların kıskanacağı ve hak etmemelerine rağmen bu ödüllerden pay almak isteyecekleri ifade edildi. Onlar taleplerine gerekçe olarak bu işe müminlerle birlikte girdiklerini ve birlikte başardıklarını iddia edecekleri belirtildi. Ancak onların bu iddialarına karşılık müminlerin cevapları ise; “Evet, her ne kadar siz bizimle beraber hareket ediyor, bizimle birlikte mücadele ediyor görünseniz de aslında bize destek vermiyordunuz, sürekli düşmanla iş birliği yapıyordunuz, düşmanların işlerini kolaylaştırmaya çalışıyordunuz, bize engel oluyordunuz, sadece kendi çıkarlarınız peşinde koşuyordunuz” olacağı aşağıda güzel bir sahne ile anlatıldı. Onların geçmişte yaptıkları bu yanlışlar nedeniyle mükâfatlardan mahrum bırakılacağı bildirildi. Dahası şiddetli bir azaba mahkûm edilecekleri de söylendi. Böylece münafıkların akıllarını başlarına almaları ve bu tutumlarından vazgeçmeleri konusunda uyarılar yapıldı. Fetihlerin çok yakın olduğu ve hiç olmazsa bu aşamadan sonra onların bu menfi tutumlarını terk etmeleri gerektiği bildirildi. Şayet onlar bu tavır ve davranışlarından vazgeçerek İslam Ordusuna yardım edecek olurlarsa aynı müminler gibi hem bu dünyada hem de ahirette nurlanacakları müjdelendi. Ama onların bunu yapmayacakları, ders almaya yanaşmayacakları ve tıpkı başkaldıran Medine Yahudileri gibi inkarlarında ve menfi tutumlarını devam ettireceklerinden korkulduğu da belirtildi. Eğer sürgün ve idamla cezalandırılan bu Yahudiler gibi inatları üzerinde devam edecek olurlarsa o takdirde yapılacak bir şey olmadığı, azabı hak edecekleri vurgulandı.

 

13-19- O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar müminlere derler ki: “Ne olur, bizi biraz gözetin de sizin nurunuzdan / ödülünüzden biz de faydalanalım.” Onlara: “Dönüp, yapıp ettiklerinize bir bakın bakalım nuru / ödülü o yaptıklarınızda arayın.” denir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir ki; onun iç tarafında rahmet, dış tarafında ise azap vardır. Münafıklar, müminlere: “Biz sizinle beraber / birlikte değil miydik?” diye seslenirler. Müminler derler ki: “Evet görünüşte beraberdik / birlikteydik ve lakin siz nifaka düşüp kendinize yazık ettiniz, dört gözle bizim mağlup olmamızı beklediniz, Allah’ın vaadi hakkında şüphelendiniz, hep dünyevi çıkarınızı gözettiniz. Bu durumunuzu Allah’ın emri gelinceye kadar devam ettirdiniz ve sürekli çelişkilerle yaşadınız. Bir de aldatıcı şeytan sizi Allah’a karşı aldattı da (O’na karşı hep muhalif hareketler içerisinde oldunuz.)”  Artık bugün ne sizden ne de inkarcılardan bir fidye kabul edilmeyecek. Sığınağınız ateştir. Sizin layık olduğunuz yer de orasıdır. Ne kötü bir yurttur o. İman ettiğini iddia edenlerin / münafıkların kalplerinin yumuşayacağı ve Allah'ın Vahyine yürekten inanma zamanı gelmedi mi? Sakın ola ki onlar, bundan önce kendilerine Kitap verilenler gibi olmasınlar. Ki onlar üzerlerinden uzun bir zaman geçince kalpleri katılaşmıştı. Çünkü onların çoğu işledikleri zulümler nedeniyle doğru yoldan sapmış kimselerdi. Şunu iyi bilin ki, ölümünden sonra yeri dirilten Allah’tır. İşte, aklınızı kullanırsınız / olayların arasındaki bağlantıları kurarsınız diye ayetlerimizi böyle açıklıyoruz. Hakka olan sadakatlarını Allah'a güzel bir borç vererek gösteren erkekler ile kadınlara bu fedakârlıklarının karşılığı katbekat ödeneceği gibi çok güzel bir mükâfat da onlar içindir. Allah'a ve Peygamberine gerçekten inanarak güvenenler var ya, işte onlar, Rableri katında sıddıklar ve şahitler makamındadır. Onlara ödülleri ve nurları verilecektir. Fakat başkaldırıp / inkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar da Cehennem halkıdır. (Hadid Suresi 13-19)

27.6. Müminlerin Dünya Hayatına Bakış Açısının Düzeltilmesi

Kurayza Yahudilerinin bıraktıkları mal ve servetleri ganimet olarak alan müminler, bu mal ve servetler ile çok sevinmişlerdi. Onlar bu nimetlere İlahi Vahyin (yağmur misali) rehberliğinde hareket eden peygamberimizin politikaları sayesinde ulaşmışlardı. Fakat onlar edindikleri bu nimetlerle eski cahiliye alışkanlıklarından kaynaklı olarak birbirlerine gösteriş yapıyorlar, süslenip birbirlerine caka satıyorlar, bunlarla eğleniyorlar, servetlerini yarıştırıyorlardı.

Müminlerin dünya hayatına olan bu çarpık bakış açılarının düzeltilmesi gerekiyordu. Dünya hayatını bu şekilde yaşamak, ancak inkarcı kafirlerin dünya görüşlerine uygundu. İlahi vahyin müminler için öngördüğü dünya görüşünde ise ne gösteriş, ne caka satma, ne servet ve güç rekabeti ve ne de büyüklük taslama vardı. Cenab-ı Hakk’ın ihsan ettiği dünya nimetleri, insanların ihtiyaçlarını karşılaması ve ilahi öğretinin hakim olması için harcanmasına araçlık etmekten başka bir şey değildi. Sınırlı bir ömürden sonra bu dünya da bırakılacaktı dolayısıyla bu nimetlerin kalplere girmesine müsaade edilmemeliydi. Bu nimetler ancak Cenab-ı Hakk’ın rızası için harcanacak olursa, ahiretteki karşılığı çok değerli olacaktı.

 

20-21- İyice bilin ki, bu dünya hayatı, bir tür oyun, eğlence, birbirinize gösteriş yapma, mal ve çocuklarınızı çoğaltmada hırslı bir rekabet ve bomboş övünmelerle büyüklük taslamadan ibarettir. Tıpkı şuna benzer; yağmurun bitirdiği ve Kafirlerin hoşuna giden ekin gibidir. Oysa o ekin bir süre sonra sararır ve kuruyup gider, geriye sadece çerçöp kalır. (İşte Kâfirlerin dünya görüşlerine uygun yaşamları böyledir. Fakat onlara) Ahirette şiddetli bir azab vardır. (Dünya hayatını böyle algılamayan müminler için ise) Allah'tan bir mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, üç beş günlük zevk alma ve elden çıkıp gidecek mallar ile aldanıştan başka bir şey değildir. O halde Rabbinizin affını ve genişliği gökler ve yer kadar olan cenneti kazanmak için yarışın ki; o, Allah’a ve Peygamberine inanarak güvenenler için hazırlanmıştır. İşte bu Allah’ın ihsanıdır ve onu hak edenlere verir. Şüphesiz Allah çok büyük ihsan sahibidir. (Hadid Suresi 20-21)

 

27.7. Hak ve Adalet Silahla / Kuvvetle Desteklenmelidir

Fethe kadar geçecek süreçte İslam Cumhuriyetinin yapacağı askeri harekâtların finanse edilmesi için müminler infaka davet edilirken, münafıklar kendileri infak etmekten kaçınmakla birlikte mümin halkı da infak etmekten uzak tutmak için onlara vesvese vermekteydiler. Münafıklar servetlerini İslam Ordusunun donatılması için harcarlarsa yarın muhtaç duruma düşeceklerini propaganda ediyorlardı. Hendek savaşından yeni çıktıklarını, ancak Medine’ye saldırıların durmayacağını söyleyip, Hz.Muhammed’in@ çevre kabileler üzerine yapacağı operasyon politikasının yanlış olduğunda ısrar ediyorlardı. İşin sonunda Hz.Muhammed’in@ ve müminlerin mutlaka kaybedeceklerini / yenileceklerini, Kurayza Yahudilerine karşı kazanılan zafere aldanmamalarını, Hayber Yahudilerinin Mekke ile birleşerek İslam Cumhuriyetini yıkacaklarını anlatıyorlardı. Bu nedenle yenilgisi kaçınılmaz olan Hz.Muhammed’in politikası uğruna mallarını boşuna harcamamalarını söylüyorlardı.

Bunun üzerine Cenab-ı Hak, insanların başına gelecek olumlu ya da olumsuz her olayın Allah’ın sonsuz ilmi / bu tabiata koyduğu yasalar çerçevesinde gerçekleşeceğini bildirdi. Allah’ın toplumsal ilişkiler için belirlediği yasalara göre müminlerin Hendek Savaşındaki başarılı savunmasından sonra ne Mekkeliler, ne Hayber Yahudileri ve ne de çevredeki müşrik kabileler bir daha Medine’ye saldırmaya cesaret edemezlerdi. Allah’ın vaadi gereğince bundan sonra artık müminler zafere ereceklerdi. Bu nedenle müminlerin zafere erinceye kadar yapacakları infak nedeniyle ellerinden çıkacak olan mal varlıklarına üzülmelerinin anlamsız olduğunu ifade etti. Diğer taraftan bu harekâtların sonucunda elde edilecek ganimetlerin Kendisinin bir ikramı olacağından onların bu nimetler nedeniyle şımarmamaları gerektiğini bildirdi. Sonunda da münafıklar infak etmeseler de müminlerin desteklerinin yeteceğini, İslam Ordusunun yapacağı harekâtlar için münafıkların infaklarına ihtiyaç olunmadığını da belirtti.

Cenab-ı Hak, askeri operasyonların gerekliliğini ise şöyle izah etti;

“Barış toplumu tesis etmek ve bu toplumda huzur, güven ve adaleti sağlamak için peygamberleri ayetlerle / işaretlerle gönderdik. Gönderdiğimiz bu peygamberler vasıtasıyla da Kitapları / Kanunları ve Adalet ölçülerini bildirdik.  Ancak bu sistemin düşmanları çoktur ve ilahi sistemi yıkmak için onlar güç kullanmaktan çekinmezler. Bu nedenle onlara karşı mutlaka güçle karşılık verilmesi şarttır. Aksi takdirde Barış toplumu ve adil sistem sadece kitap ve yasa ile ayakta kalamaz. Bu sistemin silahlı güçlerle / demir ile desteklenmesi kaçınılmazdır. Hiçbir öğüt, uyarı ve açıklamaya kulak asmayan ve hiçbir değer tanımayan inkarcıları hizaya getirmek için silahı / demiri kullanmak zorunludur. Vaat ettiğim barış ve esenlik toplumunun oluşması için bakalım kimler canıyla ve malıyla fedakârlık yapacak? Barış ve esenlik toplumu ile adil sisteme iman ettiğini iddia edenlerden bakalım kimler bu iddiasını doğrulamak için askeri harekatları donatacaklar?”

 

22-25- Yeryüzünde cereyan eden hiçbir olay ya da sizin başınıza gelen hiçbir musibet, Allah’ın sonsuz ilminin dışında / Ana Kitapta tespit edilmiş ölçüsünün dışında / Allah’ın tabiata ve toplumlara koyduğu kanunların dışında gerçekleşemez. Hiç şüphesiz bu, Allah için pek kolaydır. O halde, elinizden çıkıp gidenlere üzülmeyin ve size verilenlerle de şımarmayın. Allah, büyüklük taslayıp kibirlenenleri sevmez. O kendini beğenmiş münafıklar cimrilik ederler halka da kendileri gibi cimri olmayı tavsiye ederler. Kim yüz çevirirse, iyi bilsin ki Allah, zengindir / hiçbir şeye ve hiç kimseye muhtaç olmayandır, övgüye layık olandır.  (Eğer bu ilahi emirlere uyarlarsa kendileri kazançlı çıkacaklardır.) Andolsun ki Biz, Peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanlar adaleti hayatlarına hakim kılsınlar diye onlarla birlikte Kitabı ve yasayı yasaları/ indirdik. Ancak Kitaba ve yasalara uymayanları hizaya getirmek için peygambere ve müminlere silahlanıp (demiri indirdik) onlarla savaşmayı emrettik ki böylece Allah, gelecek vaadinin gerçekleşmesi için Peygamberlerine kimlerin yardım edeceğini ortaya çıkarsın. Hiç şüphesiz ki Allah, asla mağlup edilemeyecek gücün sahibidir ve yüce olan yalnızca O’dur. (Hadid Suresi 22-25)

27.8. Dünya Nimetlerinden Sıyrılmak / Ruhbanlık Fıtrata Aykırıdır

Cenab-ı Hak, müminlerin dünya hayatına / nimetlerine bakışlarının inkârcıların bakış açıları gibi olmaması gerektiğini bildirince, müminler bu emir ile kendilerinden ruhbanlığın istendiği izlenimine kapıldılar. Onlara dünya hayatının nimetlerine önem vermemenin ruhbanlık yapmak değil, onlardan ihtiyaçlar nispetinde faydalanmak ve fazlasının da İslam Cumhuriyetinin / hakkın ikamesi için harcamak demek olduğunun anlatılması gerekiyordu. Ruhbanlık insan fıtratına uygun olmadığından bunun kurallarına uymak da insanlar için mümkün değildir. Ya da çok az insan bunu başarabilir. Bu nedenle insanın fıtratına uygun olan dünya nimetlerinden ihtiyaçlar nispetinde faydalanılmasıdır. İnkarcıların yaptıkları gibi dünya nimetlerini gösteriş, eğlence, kibir ve gurur aracı yapmamaktır. Önemli olan, Allah’ın insana sınırlı bir zaman diliminde imtihan için verdiği dünya malını O’nun belirlediği şekilde tasarruf etmektir.

 

26-29- Andolsun Biz Nuh'u ve İbrahim'i Peygamber olarak göndermiştik. Onların soylarına da peygamberlik ve kitap vermiştik. Onlardan doğru yolu izleyenler oldu, fakat çoğunluğu yoldan çıkmışlardır. Sonra onların izinden giden peygamberlerimizi ard arda gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından göndererek ona İncili verdik ve ona uyanların kalplerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Allah'ın rızasını kazanmak adına uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu Biz emretmedik. Fakat onun gereğini de yerine getirmediler. (Kendilerinin icat ettiği bu ruhbanlığı dünyevi kazanç sağlamak, makam, mevki elde etmek gibi amaçlarla kullandılar.) Biz de onlardan Allah’a iman ederek güvenenlere mükafatlarını verdik. Onların çoğunluğu ise günah, kötülük ve zulümler işleyerek yoldan sapmışlardır. Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve O'nun Peygamberine güvenin ki, O da size rahmetinden iki kat fazla versin. Size aydınlığında yürüyeceğiniz bir Nur / ışık versin, hem de sizi bağışlasın. Şüphesiz Allah, kendisini düzeltenlerin geçmişini bağışlayan ve çok merhametli olandır. Bunlar da, kitap ehlinin, şunu bilmeleri için bildirilmiştir: Onlar, Allah'ın lütuf ve ihsanından hiçbir şeyi engelleyemezler. Lütuf ve ihsan, Allah'ın elindedir, kim hak ederse ona verir. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir. (Hadid Suresi 26-29)

 

 

[1]) Taberi: «Fetih: Hudeybiye müjdesidir»

27.9. Müminlerin Mal ve Aileleriyle Sınavları

Bir taraftan akınları finanse etmek için Medineliler infaka çağrılırken diğer taraftan muhalifler (münafık ve inkarcılar) menfi propgandaları ile müminlerin hanım ve çocuklarını etkiliyorlardı. Yapılan menfi propagandalara kulak veren müminlerin hanım ve çocukları, ordu birliklerini donatmak için mallarından yapılacak bağışlarla yoksullaşacaklarına inanıyorlardı. Dahası onlar bu askeri seferlerde aile reislerinin yaralanmaları ya da şehit düşmeleri halinde kendilerinin perişan olacakları propagandasına da kanmışlardı. Muhaliflerin (münafık ve inkarcıların) yaptıkları bu menfi propagandalara kananlar mümin olan babalarını sözleriyle bunaltıyorlardı. Onlar ailenin sahip olduğu malların infak edilmesine karşı çıkıyorlardı. Ayrıca babalarının askeri birliklere iştirak etmesini de istemiyorlardı. Mümin aile reisleride hanım ve çocuklarının yaptıkları ajitasyondan etkileniyorlardı. Cenab-ı Hak, hem mümin aile reislerinin bu ajitasyonlardan etkilenmemeleri hem de aile efradına nasihat vermeleri için Teğabun Suresini inzal etti.

Surenin ilk bölümünde mümin aile reisinin hanım ve çocuklarına yönelik nasihatlara yer verilir. Allah, göklerin ve yerdeki herşeyin kendisine yöneldiği ifadesiyle İslam Cumhuriyetini oluşturan yönetim ve yönetilenlerin de ilahi nizama doğru yöneldiklerini bildirdikten sonra mülkün / egemenliğin Kendisine ait olduğunu ve Kendisinin herşeye üstün gelen, karşı konulmaz bir güce sahip olduğunu ifade ederek sureye girer. Surenin devamında İslam Cumhuriyetiyle oluşan bu birliğe rağmen bazı vatandaşların karşı çıkmaya / inkar etmeye devam ettiği, bazılarının ise iman edip desteklediğini belirtir. Gökleri ve yeri Hakk üzere yaratması üzerinden Medine İslam Cumhuriyetinin de hak, adalet ve doğruluk üzerine inşa edildiğine ve güzel bir şekil verdiğine işaret eder. Nasıl ki yeryüzündeki ve gökyüzündeki gizli- açık herşeyi biliyorsa bu kapsamda insanların da gizli- açık ne düşündüklerini ve icraatlarını da gayet iyi bildiğine vurgu yapar. Eğer elçisini reddedecek / inkar edecek olurlarsa kendilerine gönderilen elçilerini / liderlerini reddeden / inkar eden geçmiş toplumların başına gelen felaketlerin onların da başlarına geleceğini ihbar eder. Bu uyarılara rağmen askeri birlikleri donatmak için infak etmekten kaçınanların bu hareketi durduramayacağını, Kendisinin zengin olduğunu ve mümin kullarını başarıya ulaştıracak desteği bir şekilde ihsan edeceğini belirtir. Topluma yol gösteren elçilerinin eninde sonunda toplumlarını mutlaka dirilteceklerini / ayağa kaldıracaklarını vurgular. Kabilelerin bir araya gelip İslam oldukları / barışa girdikleri / kurtuluşa erdikleri gün, işte o gün elçiye destek vermeyenler ve karşı çıkanlar için büyük bir aldanış günü olacağını belirtir.

Cenab-ı Hak müminlerin hanım ve çocuklarına uyarılarına şöyle devam eder. Askeri birliklere katılacak babalarınızın sefer sırasında başına gelmesinden korktuğunuz ölüm veya yaralanma durumlarının ancak Kendi izni / yasası ile olacağını bildirir. Bu nedenle eğer Kendisine güveniyorlarsa / inanıyorlarsa o zaman yine Kendisine tevekkül etmeleri gerektiğini belirtir.

 

Rahman, Rahim Allah Adına

1-13- Göklerde ve yeryüzünde olan her şey (O’nun yasalarına uymak suretiyle) Allah'ı tesbih eder. Mülk / hükümranlık / egemenlik sadece O’na aittir, hamd de / yönelim de sadece O’nadır. O, her şeye gücü yetendir. Sizi yaratan O’dur. Buna rağmen, kiminiz inkarcıdır / karşı çıkmaktadır, kiminiz de mü’mindir. Ama Allah, yaptıklarınızı görmektedir. Halbuki O gökleri ve yeri hakk ile yarattı ve sizi de çok güzel bir şekillendirme ile biçimlendirdi. Dönüş yalnızca O’nadır. O, göklerde ve yeryüzünde olan herşeyi bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, kalplerde saklı olanı bilendir. Geçmişte inkar edenlerin haberi size gelmedi mi? Onlar, yaptıklarının cezasını tattılar. Ayrıca (gelecekte / ahirette) onlara acı bir azap da vardır. Bu azap, peygamberleri onlara apaçık delillerle geldiği halde, onların “Bir beşer mi bize yol gösterecek?” diyerek inkar edip sırt çevirmeleri nedeniyledir. Allah da onlara ihtiyacı olmadığını gösterdi. Allah zengindir, yönelinmesi en lâyık olandır. Şu (İslam Cumhuriyetindeki) inkârcılar / muhalifler, asla diriltilmeyeceklerine sanıyorlar / inanıyorlar. De ki: “Aksine, Rabbime and olsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah için çok kolaydır.” Öyleyse gelin! Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nura inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Toplanma gününde sizi topladığı gün, işte o gün, kimin aldandığının / kimin zarar ettiğinin açığa çıkacağı gündür. Kim Allah’a inanıp / güvenip yararlı ve güzel amel / salih amel işlerse Allah, onun kötülüklerini örter ve onu altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur. Ayetlerimizi / emir ve nasihatlerimizi tekzip ederek inkar edenler / karşı duranlar; işte onlar, içinde ebedi kalacakları ateş ashabıdır. Ne kötü gidilecek yerdir orası. Allah’ın izni / bilgisi / yasası dışında hiçbir musibet başa gelmez. Kim iman ederse Allah onun kalbini doğru yola sevk eder. Allah her şeyi bilir. Allah’a itaat edin, peygamberine de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir tebliğdir. Allah, ki O’ndan başka gerçek bir ilah yoktur. O halde müminler, sadece Allah’a dayanıp güvensinler. (Teğabun Suresi 1-13)

 

Surenin ikinci bölümünde ise mümin aile reislerine yönelik nasihatlar  / talimatlar yer alır. Cenab-ı Hak, müminlere eş ve çocuklarından düşman olanların varlığını ifade eder ve onlardan sakınılmasını öğütler. Özellikle muhaliflerin (münafık ve inkarcıların) dolduruşuna gelen eş ve çocukların yoksulluk korkusu ile İslam Ordusunun donatılması için infak etmeye karşı çıkmalarını müminlerin hoş görmelerini ve onları bağışlamalarını öğütler. Onların bu kusurlarını dikkate almamalarını bildirir. Onların ve malların mümin aile reisleri için birer fitne / imtihan aracı olduğunu belirtir. Bu nedenle imtihanı kazanmak için onların sözlerini dikkate almadan Allah’ın ve elçisinin infak taleplerini yerine getirmeleri gerektiğini bildirir. Bunun kendileri için daha hayırlı olacağını, sonunda başarıya / zafere ulaşılacağını vurgular. Allah, İslam ordusunun donatılması için yapılacak infakı kendisine verilmiş bir borç olarak telakki eder ve karşılığını kat be kat geri ödeyeceğini vaad eder. O bu nasihatleri ile hem mümin aile reislerinin aileleri ile arasının bozulmasını önler hem de İslam ordusunun donatılması için müminlerin gerekli infakı yapmalarını sağlar.

 

14-18- Ey iman edenler! Şüphesiz eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşmanlık yapanlar da vardır. Onun için onlara karşı dikkatli olun. Bununla beraber eğer affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, şüphesiz ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhametlidir. Mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir sınama aracıdır. Büyük mükafat ise Allah katında olandır. Bu nedenle gücünüz yettiğince Allah’a karşı gelmekten sakının, dinleyin, itaat edin ve mallarınızdan kendi iyiliğiniz için bağışta bulunun. Kim nefsinin açgözlülüğünden korunursa işte onlar, başarıya ulaşacak olanlardır. Eğer Allah’a güzel bir ödünç verirseniz, O, onu kat kat fazlasıyla size geri öder ve sizi bağışlar. Allah, şükretmenin karşılığını fazlasıyla ödeyendir, çok hoşgörülüdür. O, gizliyi de aşikar olanı da bilendir, mutlak galip olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Teğabun Suresi 14-18)

 

27.10. Hendek Savaşından Sonra Hudeybiye Anlaşmasına Kadar Yapılacak Kararlılık Harekatları

Hendek Savaşında Medine’yi kuşatan müşrik kabilelerin yıldırılması gerekmektedir. “Caydırıcılık” diplomasinin en önemli kuralıdır. Bunun için onlara karşı «Kararlılık Harekatları» düzenlenerek Medine’nin güvenliği sağlanacaktır. Devlet olmanın ve bölge de hâkim olmanın gereği olarak düşman güçlerin caydırılması zorunluydu. Ayrıca bölgede tevhidi sağlamak için Medine İslam Cumhuriyeti bölgeye hakim olduğunu göstermeli ve bölgeye mührünü vurmalıydı.  Dahası Mekke müşrik yöntemini devirmek için Mekke’ye yapılacak askeri seferler sırasında çevredeki düşman kabilelerden gelebilecek saldırılara karşı Medine’yi emniyette tutmak gerekiyordu. Böylece Hz.Muhammed@, yukarıda sayılan nedenlerle hedef seçtiği kabileler üzerine askeri birlikler göndermeyi planladı. Planlanan askeri operasyonların gerçekleştirilmesi için de müminlerin mutlaka infak ederek operasyonlara finansal destek vermeleri şarttı.

Diğer taraftan Mekke’nin fethedilmesi için sadece söz konusu kabilelerden gelecek tehlikelerin bertaraf edilmesi yeterli değildi. Hayber faktörünün de çözülmesi gerekiyordu. Zira Hendek savaşı öncesi Mekkelilerle Hayber Yahudileri arasında yapılmış müttefiklik anlaşması uyarınca Medine İslam Cumhuriyeti Mekke’ye saldırırsa Hayberliler Medine’ye saldıracak, şayet Medine İslam Cumhuriyeti Hayber’e saldırırsa Mekkeliler Medine’ye saldıracaktı. Bu savunma İşbirliği anlaşması ile iki düşman arasında kalmış olan Medine İslam Cumhuriyeti öyle bir hamle yapmalıydı ki bu kumpastan kurtulmalıydı. Bu da ancak Mekke müşrikleri ile yapılacak bir barış anlaşması ile mümkün olabilirdi. Fakat bu hamleye sıra gelmeden önce çevre kabileler üzerine askeri harekatları tamamlaması gerekiyordu. Bu amaçla peygamberimiz kararlılık harekatlarını Kurata Askeri Harekatı ile başlattı.

 

27.11. Kurata Askeri Harekatı /Akını

 

Peygamberimiz Muhammed bin Mesleme komutasında 30 kişilik askeri bir süvari birliğini Bekr b. Kilab oğulları üzerine gönderdi. (Harita 26) Birlik sefer sırasında önce Gatafan kabilelerinden Muharib aşireti ile karşılaştı ve onlara baskın yaptı. Muharib aşiretinin bazı mensupları öldürüldü, sağ kalanları da dağlara kaçıp sığındılar. Kaçanlar takip edilmediği gibi kabilenin çoluk çocuğuna da dokunulmadı. Sadece kabilenin bıraktığı büyükbaş ve küçükbaş hayvanları ganimet olarak alındı. İslam Askerleri, harekatta hedeflenen kabilenin yaşadığı yere doğru ilerleyişini sürdürdü. Bekir b. Kilab oğullarının yurtlarına vardıklarında onlara da ansızın baskın yaptılar ve Beni Bekirlerden de on kadar kişiyi öldürdüler. Sağ kalanlar develerini ve koyunlarını bırakıp dağlara kaçtılar. Onlarında bıraktıkları sürüler ganimet olarak alındı.

İslam askerleri 19 gün süren bu harekattan dönerken beraberlerinde 150 deve ve 3000 küçükbaş hayvan sürüsünü ganimet olarak Medine’ye getirdiler.

Harita 26.png

27.12. Gamra Askeri Harekâtı / Akını

Peygamberimiz 40 kişilik bir askeri birliği Gatafanların müttefiki olan Esed oğulları üzerine gönderdi. (Harita 27) Birliğin komutanı bu kez Ukkaşe b. Mihsan El Esed idi. Esed oğulları Kureyşin Gatafanlara çağrısı üzerine Hendek Savaşına katılmışlardı. Onlara bu saldırganlıkları nedeniyle hadleri bildirilmeliydi.

Esed oğulları, İslam askerlerinin kendilerine doğru gelmekte olduklarını haber alınca, kaçıp dağlara çekildiler. Bu nedenle birlik, Esed oğullarının yurtlarına geldikleri zaman, yerleşkenin daha önce boşaltıldığını gördüler. İslam askerleri onların nereye çekildiklerini araştırmaya başladılar. Esed oğullarının gözcü olarak geride bıraktıkları bir kişiyi yakalamaya muvaffak olan İslam askerleri, gözcüden kabilenin sürülerinin yerini öğrendiler. Sürünün yayıldığı yere ulaşıldığında Esed oğullarının çobanları sürüyü bırakıp kaçtılar. Bu baskından 200 deve ganimet elde edildi. Askeri birlik, herhangi bir çatışmaya girmeden ele geçirilen sürü ile birlikte Medine’ye geri döndü.

Harita 27.png

27.13. Zül Kassa Askeri Harekâtı / Akını

Ebu Ubeyde b. Cerrah komutasında 40 kişilik bir askeri birlik Zül Kassa’da konuşlanan Sa’labe oğulları üzerine gönderildi. Birlik Zül Kassa’ya vardığında düşmanı hazırlıksız yakaladı. (Harita 28) İslam Askerlerini karşılarında gören Sa’labe oğulları çatışmayı göze alamadılar ve sürülerini bırakarak dağlara kaçtılar. Deve ve koyun sürülerinden oluşan çok sayıda ganimet elde edilerek çatışma olmaksızın Medine’ye dönüldü. Böylece Medine yakınlarındaki düşman kuvvetleri sindirildi.

Harita 28.png

Harita 28: Zul Kassa Askeri Harekatı /Akını (https://www.wpmap.org/map-of-saudi-arabia/saudi-arabia-physical-map-gif/)

27.14. Cümum Askeri Harekâtı / Akını

Peygamberimiz Zeyd Bin Harise komutasındaki askeri birliği Süleym oğulları kabilesi üzerine gönderdi. (Harita 29) Süleym oğulları hem Biri Maune faciasının failiydiler hem de Hendek Savaşında Mekke müşrik kuvvetleri arasında yer almışlardı. Onlar Süfyan b. Abduşşems'in komutasındaki 700 kişilik bir askeri kuvvetle gelip Medine kuşatmasına katılmışlardı. Artık onların da hadlerinin bildirilmesi ve etkisiz hale getirilme zamanı gelmişti. Zeyd bin Harise harekât sırasında Süleym oğullarının yerinin tespiti için aynı kabileden olan Halime adındaki bir kadının ve kocasının rehberliğinden yararlandı. Süleymlerin konuşlandıkları yere erişilir erişilmez yapılan baskında çok sayıda ganimet ve esir elde edildi. Çok başarılı bir operasyon gerçekleştiren Zeyd bin Harise ve askerleri ele geçirilen ganimet ve esirlerle birlikte Medine’ye döndüler.

Harita 29.png

27.15. Guran (Usfan) Askeri Harekâtı / Akını

 

Hz.Muhammed@ Bi’rimaune ve Reci katliamlarında önemli rolü olan ve Mekke müşriklerinin paralı askerleri olarak Hendek Savaşına katılan Lihyan oğulları üzerine bir askeri harekât düzenlenmesini planladı. Bu harekat ile Lihyan oğullarını sindirmenin yanında Mekkelilere korku vermek de amaçlanmıştı. Harekata katılacak İslam askerlerinin sayısı 200 kişiydi ve birliğin başına bizzat peygamberimiz geçti.

Peygamberimizin komutasındaki İslam askerleri Lihyan oğullarının yurtları olan Guran mevkiine (Harita 30)  geldiklerinde Lihyan oğulları dağlara kaçıştı. Peygamberimiz İslam Ordusunu bu mevkide iki gün konaklattı. Daha sonra Mekke’ye biraz daha yaklaşarak Usfan’a kadar ilerledi. İslam Ordusunun Usfan’a kadar geldiğinin haberi Mekke’ye ulaşınca Kureyşliler büyük bir telaşa ve korkuya düştüler. Peygamberimiz hedeflediği amaca ulaşınca ordusunu geri Medine’ye döndürdü.  Bu harekat toplam 14 gün sürmüştü.

Harita 30.png

27.16. İys Askeri Harekâtı / Akını

Şam ticaret yolunun kapalı olması nedeniyle Mekkeliler çok zor durumaydılar. Bu sıkıntılı durumu aşmak için çeşitli yollar deniyorlardı. Yeni bir çözüm yolu olarak Hz.Muhammed’in damadını kullanmaya karar verdiler. Bu amaçla peygamberimizin damadı olan Ebul As bin Rebi komutasında bir kervan tertip ettiler. Böylece peygamberimizin kervana zarar vermeyeceğini düşünüyorlardı. Fakat kervanın Mekke’den çıktığı haberini alan peygamberimiz Zeyd bin Harise komutasında 170 kişilik bir askeri kuvveti kervanı ele geçirmek üzere gönderdi. Peygamberimiz Mekke müşriklerini ekonomik olarak zayıflatıp onları güç duruma düşürme hususunda kararlıydı. Kervanın komutasında damadının olup olmaması önemli değildi.  İlahi öğretiye dayalı İslam / Barış toplumu oluşturma davası her şeyin üzerindeydi. Bu nedenle Hz.Muhammed@ bu kervana da baskın yaptırdı.

Zeyd bin Harise komutasındaki askeri birlik, Mekke kervanını İys mevkiinde yakaladı (Harita 31) ve kervan mallarına el konuldu. Kervan komutanı dahil herkesi de esir aldılar. Kervanda Safvan bin Ümeyye’nin çok büyük gümüş ve malları vardı ve bütün bu mallar ganimet olarak ele geçirildi. Esir alınan Hz. Zeyneb’in kocası Ebul As bin Rebi ve kervandaki elemanlar Medine’ye getirildi.

Hz. Zeynep kocasını himayesine aldı ve malları ile birlikte serbest bıraktı. Bunun üzerine diğer müminlerde ganimet mallarını ve esirleri serbest bırakmaya razı oldular. Geri Mekke’ye dönmek kaydıyla kervandaki herkes serbest bırakıldı.

Kervan Mekke’ye döndü. İslam Cumhuriyetinin yaptığı bu hareket Mekke Yönetimine çok ağır bir darbe indirmiş oldu. Zira Medine İslam Cumhuriyetinin asıl derdinin mal olmadığı, Mekkelilerin iyiliğine bir barış / huzur sistemi inşa etmek istediklerini ve bunu kendilerine yapılan onca kötülüğe rağmen iyilikle cevap vererek göstermiş oldular. Böylece Mekke müşrik yöneticileri kendi kamuoyu nezdinde küçük düşmüş oldu. Bu durum ilk etkisini de Ebul As b. Rebi üzerinde gösterdi ve kısa bir müddet sonra müslüman oldu ve Medine’ye geldi.

Harita 31.png

27.17. Tarf Askeri Harekâtı / Akını

Medine’ye en yakın müşrik kabile olan Sa’lebe oğullarının üzerine daha önce askeri harekatlar düzenlenmiş olsa da sindirilememişti. Zira üzerlerine yapılan askeri harekatları dağlara kaçarak savuşturuyorlardı. Sadece sürülerinden kayıplar veriyorlardı. Fakat teslim olmaya yanaşmadıkları ve Medine’ye çok yakın düşman olmaları nedeniyle Medine’nin güvenliği için tehdit oluşturuyorlardı. Bu nedenle peygamberimiz teslim oluncaya kadar onları taciz etmeye devam etmenin zorunlu olduğunu görüyordu. Yine bir gün Sa’lebe oğullarının Medine’ye saldıracakları istihbaratının alınması üzerine Peygamberimiz saldırı tehlikesini bertaraf etmek için 15 kişilik bir birliği Zeyd bin Harise komutasında onların üzerine gönderdi. (Harita 32)

Gönderilen askeri birlik küçük olsa da büyük bir cesaretle düşmanın üzerine üzerine yürümeleri onlara çok büyük korku veriyordu. Salebe oğulları yine sürülerini bırakıp dağlara kaçıştılar. İslam askerleri 20 deve ve bir miktar koyundan oluşan sürüyü ganimet olarak alarak Medine’ye döndüler.

harita 32.png

27.18. Vadil Kura Faciası

Medinelilerin ihtiyaçlarının karşılanması için Hz.Muhammed@ Şam’a ticaret kervanı göndermek istedi. Fakat nasıl ki Mekke’nin ticaret yolu İslam Cumhuriyeti tarafından engellendiyse Şam yolu üzerinde bulunan ve Mekke ile müttefik kabilelerin müminlerin kervanlarını engelleyecekleri açıktı. Bu nedenle peygamberimiz kervan göndermeden önce yol güvenliğini sağlamak için güzergâh üzerindeki düşman kabilelerin üzerine Zeyd bin Harise komutasında bir askeri birlik gönderdi. İslam askerlerini gören düşman kabileler dağlara kaçtılar. Zeyd bin Harise Medine’ye geri döndü ve kendi komutasındaki bu birliğin korumasında gönderilecek bir kervanın emniyetli bir şekilde Şam’a varıp gelebileceğini peygamberimize rapor etti.

Bu rapor üzerine peygamberimiz Zeyd bin Harise’nin komutasındaki 12 kişilik bu askeri birliğin muhafızlığında olmak üzere bir ticaret kervanının Şam’a gönderilmesine izin verdi. Kervan yola çıktı fakat Vadil Kura denilen yere varınca düşman kabilelerden baskın yedi. (Harita 33)  Düşman kuvvetlerin saldırısı sonunda dokuz mümin İslam askeri şehit oldu. Zeyd bin Harise ve iki İslam askeri bu saldırıdan yaralı bir şekilde kurtuldu ve Medine’ye ulaşmayı başardılar.

Harita 33.png

Harita 33: Vadi’l Kura Askeri Harekâtı /Akını (https://www.wpmap.org/map-of-saudi-arabia/saudi-arabia-physical-map-gif/)

27.19. Fedek Askeri Harekatı / Akını

Peygamberimiz Hz. Ali komutasında 100 kişilik bir askeri birliği Fedek’te yaşayan Sa’d b. Bekir oğulları üzerine gönderdi. Çünkü bu kabile Hendek Savaşında Hayber’in bir yıllık mahsulü karşılığında Medine’yi kuşatmaya gelmişlerdi. Bu askerî harekâtın bir diğer amacı da Hayber Yahudilerine gözdağı vermekti. Zira Hendek Savaşının esas finansörleri Hayberlilerdi.

İslam askeri birliğinin üzerlerine geldiğini gören Sa’d b. Bekir oğulları savaşmayı göze alamadılar ve canlarını kurtarmak için hemen dağlara kaçtılar. (Harita 34) İslam askerleri onların geride bıraktıkları 500 deve ve 2000 koyunu ganimet olarak alıp Medine’ye geri döndüler. Bu askerî harekât ile sadece bedevi Bekir oğullarına iyi bir ders verilmiş olmakla kalınmadı aynı zamanda Hayber Yahudilerine karşı da bir gövde gösterisi yapılmış oldu. Onlara yaptıklarının bedelinin ödetileceğinin ve sıranın kendilerine geleceğinin işareti verilmiş oldu.

harita 34.png

27.20. Dumetül Cendel Askeri Harekâtı / Akını

Dumetül Cendel’deki Kelp kabilesi Hendek Savaşı öncesi Mekke Yönetiminin talebi üzerine Medine’ye gelecek ticaret mallarına geçit vermemişti. Bunun üzerine onların üzerine sefer düzenlendi. Kelp kabilesinin bu yaptığı engelleme aslında Hendek savaşı öncesinde Hz.Muhammed’i@ Medine dışında tuzağa düşürmek için yapılan bir girişimdi. Önce Medine işgal edilecek daha sonra İslam Ordusu Medine dışında yakalanacak ve bertaraf edilecekti. Fakat peygamberimiz tuzağı erken haber almış ve onların planları boşa çıkarmıştı.

Şimdi bu tuzağa alet olan Kelp kabilesine bir ders vermek gerekiyordu. Peygamberimiz bu amaçla Abdurrahman b. Avf komutasında yaklaşık 700 kişilik bir birliği Dumetül Cendel’e gönderdi. (Harita 35) Bu askeri harekâtla sadece Kelp kabilesi değil bölgede yaşayan diğer kabileler etkisiz hale getirilmesi hedeflendi. Dahası Hayber, Fedek, Teyma bölgelerinde yaşayan Yahudi kabilelerinin kuzey tarafında yaşayan kabilelerden İslam Cumhuriyetine müttefik güçler elde etmek de hedeflendi.

Dumetül Cendel’e yapılan askerî harekât diplomatik açıdan çok başarılı oldu ve çatışma meydana gelmeksizin Dumetül Cendel emiri Medine İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayı kabul etti ve müslüman oldu. Bu diplomatik zaferde iyi bir tüccar olan ve Dumetül Cendel emiri ile ticari ilişkileri iyi olan Abdurrahman bin Avf’ın rolü çok büyüktü.  Öyle ki bu harekât sonucunda yapılan görüşmeler Abdurrahman bin Avf ile emirin kızının evlenmesiyle taçlandı. Böylece Hayber’in kuzey tarafı İslam Cumhuriyetinin ittifakı ya da egemenliği altına girmiş oldu.

Harita 35.png

Harita 35: Dumetül Cendel Askeri Harekâtı /Akını (https://www.wpmap.org/map-of-saudi-arabia/saudi-arabia-physical-map-gif/)

27.21. Habat Askeri Harekâtı /Akını

Peygamberimiz Mekke’nin Şam istikametindeki ticari faaliyetini tamamen kesmek için alternatif olabilecek yolları da kontrol altına almak istedi. Bu amaçla Kızıl deniz sahili boyunca tarama yapmak üzere Ebu Ubeyde b. Cerrah komutasında 300 kişilik bir askeri birliği görevlendirdi. Birlik sahil boyunca tarama yaptı ve Mekkelilerin kervanının geçip geçmediği araştırıldı. (Harita 36) Taramanın sonucunda herhangi bir kervan izine rastlanmadı. Ancak söz konusu askeri birlik çok zor koşullarda görev icra etti. Öyle ki askerlerin açlıktan buldukları ağaç yaprakları yemesi nedeniyle bu askeri harekatın adına «Habat» ismi verildi. Bir vakit de karaya vurmuş büyük bir balina etinden yiyerek askerler açlıklarını gidermişlerdi.

İslam askerleri her ne kadar büyük zorluklar yaşasalar da yapılan bu harekât neticesinde İslam Cumhuriyetinin bölgedeki hâkimiyeti iyice pekişmekte ve çevre kabileler bu durumu artık kanıksamaktan başka çarelerinin olmadığını görmekteydiler.

Harita 36.png

27.22. İkinci Vadi’l Kura Askeri Harekâtı / Akını

Daha önce Zeyd b. Harise komutasında gönderilen ticaret kervanına saldırıp dokuz İslam askerini şehit eden Vadi’l Kura bedevilerine peygamberimiz bir ders vermek istiyordu. Yarası iyileşen Zeyd b. Harise’yi yeniden Vadi’l Kuraya bir harekât düzenlemesi talimatını verdi. (Harita 37)

Emri alan Zeyd b. Harise, Vadi'l Kura bölgesinde yaşayan Ferazelerden intikam almak için komuta ettiği askerlerle birlikte yola çıktı. Ferazelerin bölgesine yaklaştığında durumun ciddiyetini gören düşman kuvvetlerinin çoğu kaçtı, geride kalanlarla yaşanan küçük çaplı bir çatışma dışında başka bir olay yaşanmadı. Ferazelerin bıraktıkları mallar ganimet olarak alınarak Medine'ye dönüldü. Böylece Medine’nin ticaret yolu üzerinde bulunan bölgedeki bedevi Araplar bundan sonra İslam Cumhuriyetine karşı yapacakları her yanlış hareketin mutlaka bedelini ödeyecekleri mesajını almış oldular.

Harita 37.png

Harita 37: 2.Vadi’l Kura Askeri Harekatı /Akını (https://www.wpmap.org/map-of-saudi-arabia/saudi-arabia-physical-map-gif/)

27.23. Kürz b. Cabir El Fihrinin Uraniler Üzerine Yaptığı Askeri Harekât

Müslüman olduğunu iddia eden bir grup ki bunların dördü Urani, üçü Ukl ve birisi de Süleym kabilelerinden olmak üzere toplam 8 kişi Medine’de hastalandıklarını ve Medine dışında yaşamak istediklerini peygamberimize bildirdiler. Peygamberimiz onlara İslam Cumhuriyeti Hazinesine ait olan ganimet develerinin bakım görevini verdi ve onlara o develerin sütünü içerek iyileşeceklerini söyledi. Fakat onların hastalıkları numaraydı. Asıl amaçlarını ise gizliyorlardı. Onları çevre kabileler göndermişti ve geliş sebepleri İslam Cumhuriyeti akıncılarının askeri harekatlar sonucu kendilerinden aldıkları ganimetleri hile ile geri almaktı.

Peygamberimiz onları Hazineye ait develerin yanında görevlendirince onlar oyunlarını uygulamaya koydular. Önce sürülerin başındaki mümin çobanı işkence ile öldürdüler ve sonra sürüyü gasp edip kabilelerinin yanına götürmek üzere harekete geçtiler.

Onların yaptıkları bu ihanet haberi peygamberimize ulaşınca O derhal 20 kişilik bir birliği onları arayıp bulup cezalandırmak üzere görevlendirdi. Birliğin komutanlığını Kürz b. Cabir’e verdi.

Kürz b. Cabir İslam Askerlerini çok hızlı bir şekilde harekete geçirdi ve kabilelerine ulaşmadan hainleri yakalamaya muvaffak oldu. (Harita 38) İslam Askerleri bu hainlerin cezasını, onların mümin çobana yaptıklarının aynısını tatbik ederek verdiler. Şöyle ki onlar mümin çobanın ellerini, ayaklarını, kulaklarını ve burnunu kesmiş, gözlerine de mil çekerek öldürmüşlerdi. Onlarda mümin çobana yaptıklarının aynısı ile cezalandırıldılar. Böylece hem Hazine’ye ait sürüler kurtarıldı hem de hainlik edenlere verilen ceza ile potansiyel ihanetlerin önü alınmış oldu. Bu işin şakasının olmadığı cümle aleme gösterildi.

Harita 38.png

Harita 38: Kürz b. Cabirin Askeri Harekatı /Akını (https://www.wpmap.org/map-of-saudi-arabia/saudi-arabia-physical-map-gif/)

27.24. Abdullah bin Revaha’nın Hayber’e Askeri Harekatı /  Akını

Hz.Muhammed@, Yesir b.Zeram adlı Hayber Yahudilerinden bir ileri gelenin Gatafanları tekrar Medine’ye karşı kışkırtmaya çalıştığına dair haberler aldı. Peygamberimiz bunun üzerine Yesir b. Zeram’ı bertaraf etmenin formülünü aradı ve bir hile kurdu. Yaptığı plana göre söz konusu kişiye Medine İslam Cumhuriyeti destek verecek ve onun Hayber’deki tüm Yahudilerin Valisi olmasını sağlayacaktı. Böyle bir teklifi götürmek üzere Abdullah b. Revaha’yı görevlendirdi ve beraberinde 30 kişilik Askeri Birliği gönderdi. (Harita 39) Yapılan teklifin detaylarını görüşmek üzere Yesir b. Zeram Medine’ye peygamberimizin huzuruna davet edildi. Yesir kendisine yapılan bu teklifin cazibesine kapıldı ve inandı. Detayları ve uygulanacak stratejiyi görüşmek üzere kendi muhafızlarını da yanına alarak Abdullah bin Revaha ile Medine’ye doğru yola koyuldular. Medine’ye yaklaşıldığında Yesir b. Zeram hileyi anladı ve hemen silahına davrandı. Fakat Abdullah b. Revaha ve İslam Askerleri çıkan çatışmada Yesir b. Zeramı ve beraberindeki tüm muhafızları öldürdü. Böylece Hayberlilere çok iyi bir gözdağı daha verilmiş oldu.

Harita 39.png

Harita 39: Abdullah b. Revaha’nın Hayber Askeri Harekatı /Akını (https://www.wpmap.org/map-of-saudi-arabia/saudi-arabia-physical-map-gif/)

bottom of page