top of page

BÖLÜM 25

HENDEK SAVAŞI

 

25.1. Dumetül Cendel Tuzağı

Medine’ye topyekûn saldırmak için Hizipler ordusu oluşturulurken diğer taraftan da Kureyş kendi müttefiki olan Dumetül Cendel liderine müttefikliğin gereğini yapması için haber gönderdi. Ebu Süfyan Dumetül Cendel liderinden Medine’nin kuşatılacağını bu nedenle Medine’ye ticari yaptırım uygulanmasını talep etti.

Dumetül Cendel, Medine’nin yaklaşık 600 km kuzeyinde, bugünkü Ürdün ile Kuveyt arasındaki bölgede yer alan, Hicazı Mezopotamya’ya bağlayan önemli kadim bir şehirdi. Şehrin lideri olan Ukeydir el Kindi ise Hristiyan’dır ve hem Mekke’nin hem de Bizans’ın müttefiklerindendir. Medine’nin ihtiyaçlarının engellenmesi için uygun bir coğrafi konumdadır.

Hizipler Ordusu Medine’ye saldırmadan önce Ebu Süfyan çok sofistike bir plan hazırladı. Plan şöyleydi; “Hz.Muhammed askeri bir harekâta / akına çıkmak için Medine’den ayrıldığı zaman Medine kuşatılacak olursa hem Medine çok kolay düşecek hem de Hz.Muhammed’i@ az bir kuvvetle Medine dışında yakalayıp bertaraf edeceklerdi. Bunu sağlamak için de Medine’nin ihtiyaçlarının temin edildiği Dumetül Cendel’de Medine’den gelen ticari kervanların şehre girişine izin verilmeyecek ve yağmalanacaktı. Böyle bir duruma Hz.Muhammed’in@ kayıtsız kalmayacağı çok açıktı. O hemen harekete geçecek ve ordusuyla o bölgeye harekete geçtiğinde Hizipler Ordusu da savunmasız kalmış Medine’yi kolayca işgal edecekti. Daha sonra da Hz.Muhammed’i@ ve İslam ordusunu seferden dönüşte kıstırıp yok edeceklerdi.”

Harita 25.png

Harita 25: İslam Ordusunun Dumetül Cendel Seferi ve Ebu Süfyan’ın Planı (https://www.wpmap.org/map-of-saudi-arabia/saudi-arabia-physical-map-gif/)

Hizipler ordusu Hendek Savaşı için hazırdır. Sıra Ebu Süfyan’ın hazırladığı bu planın uygulanmasına gelmiştir. Dumetül Cendel’de Medine kervanlarının yağmalandığı ve Medine’nin temel gıda ihtiyaçlarını temin eden kervanlara da geçiş izni verilmediği haberleri Medine’ye ulaşır.

Hz.Muhammed’e@ bu mesaj ulaştıktan sonra 1000 kişilik bir ordu ile Dumetul-Cendel seferine çıktı. (Harita 25) İslam Ordusu, üç gün yol aldıktan sonra bölgedeki Fezare Kabilesinden bazılarının ikircikli hareketinden ve sözlerinden şüphelenildi. Bu kabilenin çobanı zorla konuşturulunca gizli bir plan / komplo / tuzak ile karşı karşıya oldukları anlaşıldı. Plana göre İslam Ordusu Dumetül Cendele doğru yola devam ettikten sonra Fezareliler de Medine’ye doğru hareket edeceklerdi. Tuzağı anlayan Hz.Muhammed@ orduyu süratle Medine’ye geri döndürdü. Diğer taraftan Beni Mustalik kabilesinin gönderdiği elçiler de Hizipler Ordusunun hareket için toparlanmakta olduğu haberini Medine’ye çok hızlı bir şekilde ulaştırmışlardı. Beni Mustalik elçilerinden kısa bir süre sonra İslam Ordusu da Medine’ye geri döndü.

Hz.Muhammed@ Hendek savaşının hazırlıklarına hemen başladı. Zira savunma yapmaya yönelik hazırlıklar için süre çok kısıtlıydı.

 

25.2. Savunma Stratejisi

Uhud Savaşındaki gibi Medine dışına çıkıp meydan savaşı yapılmayacaktı. Zira gelen Hizipler ordusu ile meydan savaşı yapmak intihardan başka bir şey değildi. Şehir savunulacaktı. Ancak nasıl bir savunma stratejisi yürütülecekti? Mescitte yapılan müşaverelerde Selman-ı Farisi’nin Medine Şehrinin girişinin / kuzey tarafının Sel Dağından başlayarak Kanat Vadisine kadar hendek kazılarak hizipler ordusunu şehre sokmadan savunma savaşı yapılması önerisi kabul gördü.

Söz konusu hendek, Medine’nin kuzey tarafını emniyete alacaktı. Şehrin diğer üç tarafı ise taşlık / kayalık ve hurmalık olması nedeniyle düşman kuvvetlerine ait at ve develerin geçmesine elverişli değildi.  Bu nedenle düşman kuvvetler bu yönlerden şehre saldıramazdı.

Zaman çok kısıtlıydı. Hizipler Ordusu birlikleri Medine’ye gelinceye kadar gece gündüz çalışılarak ancak böyle bir hendek tamamlanabilirdi. Ön görülen hendeğin derinliği yaklaşık 4 metre, genişliği 5-9 metre ve toplam uzunluk ise 4-5 km olacaktı. (Şekil 7)

Derhal hendek kazısı için ekipman ( kazma, kürek, balyoz vb.) tedarik etme yoluna gidildi. Yahudi Kurayza Oğullarından da ödünç ekipman alındı. Bütün Medineli Ensar’ın ve muhacirlerin kazacakları yerler belirlendi ve hummalı bir kazı çalışmasına başlandı. Kazıdan çıkan toprak şehir tarafına yığılarak düşman orduları için geçiş engeli oluşturacak, İslam Ordusu için ise siperlik olacaktı. Kazıdan çıkan taşlar ise siperin gerisine hendeği geçmeye çalışacak düşman askerlerine atılmak üzere yığıldı.

Şekil 7.png

Şekil 7: Medine Girişine Kazılan Savunma Hattı

25.3. Kuşatma Sürecinde Lojistik Tedbirler

Hz.Muhammed@ bir yandan kazı işlerini denetlerken diğer taraftan kuşatmanın uzun sürmesini hesaplayarak gerek savaşçıların gerekse de şehirde kalan ailelerin en temel ihtiyaçları olan gıda ihtiyacının karşılanması hususunda gerekli tedbirleri almayı düşünüyordu.

Can pazarının yaşanacağı böyle bir savunma sırasında ailelerin özellikle de özürlü, hasta ve yaşlıların evlerinde stokladıkları gıda ihtiyaçlarının tükenmesi halinde en yakın akrabaların ya da en yakın dostların evlerinden bu ihtiyaçlarını karşılamasının serbest olduğunun ilan edilmesi gerekmektedir. Zira kuşatma süresi uzadıkça insanlar kendi stokları tükenmesin diye stokları tükenen ailelere yiyecek verme hususunda cimri davranacakları çok açıktır. Bu konuda bir serbestiyet ve dayanışmanın kapısının açılarak kimsenin açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalmaması gerekir.

Belki de Hz.Muhammed@ bunları düşünmedi. Fakat kazı başlayınca açlık problemi ortaya çıktı ve bu problemi halletmek gerekti. Ayrıca kazı işine katılamayacak gerçekten özürlü olanların da ayırt edilmesi gerekiyordu. Bu konular gündeme gelince Cenab-ı Hakk’ın inzal ettiği talimatlar bu problemleri çözdü. İnzal edilen aşağıdaki ayetlerle, önce kazıya katılamayacak özürlüler belirlendi ve bu özürlü sınıf aynı zamanda gıda stoğu açısından en zayıfları olduğu için onların faydalanma konusunda serbestlik tanındı. Aynı talimatlarla savunma sırasında herkesin «gıda güvenliği» sağlandı. Şöyle ki, kuşatma süresince insanların birbirlerinin evlerinden gıda ihtiyaçlarının karşılanmasına serbestiyet getirildi. Böylece hem ailelerin ihtiyacı hem de savaşçıların gıda ihtiyacının karşılanması konusunda problem halledildi. Ancak bu talimatla tanınan serbestiyetin kötüye kullanılmasının önüne de geçilmesi gerekiyordu. Zira serbestçe en yakını da olsa başkasının evinden yemek almayı hak olarak gören kişi, bu kerre kendini güvenceye almak için girdiği evin gıda stokunu kendi evine taşımaya ya da hoyratça tüketme eğilimine girme ihtimali de vardı. Bu tür suiistimallerin önüne de geçilmesi gerekir. Cenab-ı Hak, insanların bu zafiyetini de bildiğinden kuşatma süresince insanların birbirlerinin evlerinden serbestçe gıda ihtiyaçlarının karşılanmasının önünü açarken hoyratlığa müsaade etmemiştir. Girilen evdeki esenliği, huzuru bozmamaya özen gösterilmesini ve kimsenin hakkına tecavüz edilmemesini emretmiştir.

 

61- Köre vebal / sakınca yoktur, topala vebal / sakınca yoktur, hastaya vebal  / sakınca yoktur. Sizin için kendi evlerinizde, babalarınızın evlerinde, annelerinizin evlerinde, erkek kardeşlerinizin evlerinde, kız kardeşlerinizin evlerinde, amcalarınızın evlerinde, halalarınızın evlerinde, dayılarınızın evlerinde, teyzelerinizin evlerinde, anahtarı size bırakılmış evlerde ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde bir sakınca yoktur. Hep birlikte ya da ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğinizde Allah’tan iyilik, barış ve esenlik dileği ile geldiğinizin bir göstergesi olarak birbirinize selam verin. Allah, size ayetleri işte böyle açıklıyor ki, olaylar arasındaki bağlantıları akledebilesiniz. (Nur Suresi 61)

 

25.4. Kazı Yapmaktan Kaytaranların Uyarılması

Kazı işinden muaf tutulacaklar belirlendikten sonra Medine’nin bütün erkekleri kazı işinde görevlendirildiler. Hendek kazmak işinde her 10 metrelik kazı için 10 kişi görevlendirildi. Zaman darlığı nedeniyle herkesin sorumlu olduğu kısmı kazması gerekiyordu. Kazılması planlanan güzergahta hiçbir aksaklığın olmaması gerekiyordu. Hendeğin güzergahında kazılmayan bir kısım olması halinde düşman orduları bu boşluğu değerlendirebilir ve savunmayı yarabilirdi. Bu nedenle hendeğin kesintisiz bir şekilde kazılması oldukça kritikti. Böylece herkes canla başla kazı çalışmalarına başladı. Sorumlu olduğu kısmı tamamlayan ikinci 10 metrelik kısma başlıyor. Fakat bazı bölümler kayalık olduğu için daha uzun zaman alıyordu. Bazı kısımlarda ise hendeğin genişliği 5 metreye kadar düşürülüyordu.

Hz.Muhammed 58 yaşında olmasına rağmen diğer müminlerden aşağı kalmadan büyük bir gayretle çalışıyordu. Dahası çalışanlara moral destek olmak içinde şiirler okuyordu. Hatta kırılmayan bir kayayı kırmak için balyozu üç vuruşta parçalamış ve her vuruşunda İran, Bizans ve Mısır’ın fethedileceği müjdesini müminlere vadetti. Bu müjde müminleri son derece etkiledi.

Ancak diğer taraftan bazı münafıklar ise hendek kazma işinden kaytarmaya çalışıyorlardı. Bu münafıklar sorumlu oldukları yerin kazılmasını başkalarına havale ederek gizlice sıvışıp gidiyorlardı. Fakat onların kazı işinden bu şekilde kaytarmaları Hz.Muhammed’in@ ve müminlerin gözünden kaçmıyordu. Cenab-ı Hak, onların kaytarmalarını elçisine bildirdiği için yapılan denetimlerde bu sıvışmalar tespit ediliyordu.

Cenab-ı Hak, onların yaptıkları yanlışları yüzlerine vurdu ve bir daha yapmamaları için uyardı. Yaptıkları yanlış nedeniyle ya başlarına çok büyük bir felaket geleceğini ki bu felaket muhtemelen müşrik düşmanlardan geleceğine işaret etti. Ya da böyle devam ederlerse zaferden sonra bizzat müminlerden cezalarını bulacaklarını bildirdi. Bu cezalandırma tehdidi aslında savaş başladığında savaştan kaçışın engellenmesi için daha önemliydi. Uyarının sonunda her şeyin egemenliğinin Kendisine ait olduğunu bildirdi ve herkesin sonunda hesap vereceğine vurgu yaptı.

 

62-64- Gerçek müminler o kimselerdir ki, Allah'a ve Peygamberine iman etmişlerdir. Onlar peygamberle birlikte toplu olarak bir iş yaparken ondan izin almaksızın bırakıp gitmezler. Senden izin isteyenler, işte onlar, Allah'a ve Peygamberine iman edenlerdir. Bazı işleri için senden izin istediklerinde onlardan dilediğine / uygun gördüğüne izin ver ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Peygamberin sizi (bir iş için) çağırdığında onun bu çağrısını kendi aranızdaki herhangi bir çağrıymış gibi görmeyin. Allah sizden işi başkasına havale ederek gizlice sıvışıp gidenleri iyi bilir. Onun emirlerine aykırı davrananlar, başlarına bir felaketin gelmesinden veya acı bir cezaya çarpılmaktan sakınsınlar. İyi bilin ki, göklerde ve yeryüzünde olanların hepsi Allah'ın mutlak egemenlik ve hükümranlığı altındadır. O, bütün niyetlerinizi ve yaptıklarınızı bilmektedir. Hesap vermek üzere O'nun huzuruna çıktığınızda, bütün yaptıklarınızı bildiğini size gösterecektir. Hiç şüphesiz ki Allah, her şeyi bilendir. (Nur Suresi 62-64)

25.6. Hizipler Ordusunun Medine’ye Gelmesi

Hendek kazma işi yaklaşık bir hafta sürdü. Planlanan hendek miktarının neredeyse tamamı kazılmıştı. Çok az bir kısmın kazılması ise yarım kalmıştı ki Hizipler Ordusu çıkageldi. Hz.Muhammed@ kazı işleminin kalan kısmını durdurdu. Mevcut kazıyı yeterli gördü ve ordunun artık savunma savaşı için vaziyet almasını emretti. Yaklaşık 3.000 kişilik Medine İslam Ordusu savunma için cephe gerisinde kendileri için önceden belirlenen mevzilerde yerlerini aldılar.

Hizipler Ordusu, 10.000- 12.000 civarında bir askeri güçle gelmişti. Bu güçlerin 1.500 savaşçısı Mekkelilerden oluşurken geri kalan savaşçılar ise Gatafan, Esed oğulları, Fezare oğulları, Eşcalılar, Mürre oğulları, Süleym oğulları, Kinane oğulları, Sa’d oğulları kabilelerinden idiler.

İslam Ordusunun bu savaşta uygulayacağı temel stratejisi, Hizipler Ordusu saldırdığı zaman ok ve taşlarla bu saldırıları savuşturmak, şayet hendeği geçebilenler olursa da onları cephe gerisinde haklamak üzerine kurulu idi.

Hizipler Ordusu ise Medine önlerine gelip de hendekle karşılaşınca çok şaşırdılar. Onlar, Hz.Muhammed’i@ ve ordusunu Medine dışında yakalamayı, Medine’yi ise ordusuz olarak teslim alacaklarını hesaplamışlardı. Ancak hiç beklemedikleri bir manzarayla karşılaştılar. Önlerinde Medine’nin içine bile giremeyecekleri bir hendek ve cephe gerisinde siperlenmiş savunmaya hazır bir İslam ordusu vardı.

İlk şaşkınlıklarını üzerlerinden atan Hizipler Ordusu, hendeğin karşısında üç adet karargah kurdu. Mekkeliler ve paralı Ehabiş kabilelerinden oluşan ordu,  Uhud Dağı eteklerine, diğer kabilelerden oluşan ordular ise daha aşağı tarafta konuşlandılar. Daha sonra hendekleri kolaçan ettiler ve nasıl bir saldırı stratejisi yürüteceklerini belirlemeye çalıştılar. Hizipler Ordusunun Genel Komutanlığını Ebu Süfyan yapıyordu.

Medine İslam Ordusunun karargâhı ise Sel Dağının eteklerine (Yedi Mescitler) kuruldu. Medineli kadınlar ve çocuklar şehirdeki kalelerde muhafaza altına alındı.

Hizipler ordusu öylesine kalabalık ve ihtişamlı idiler ki onların ihtişamı Medineli münafıkların ve zayıf imanlıların aklını başından aldı. Onlar savaşmak istemediler.

Diğer taraftan şimdiye kadar hiç bu kadar kalabalık bir ordu ile karşılaşmamış olan Medineliler de çok korktular. Artık sonlarının geldiğini düşündüler. Yürekleri ağıza geldi. Gözleri belerdi. Mümin olduğunu ve Allah’ın vaadine inandığını ve güvendiğini söyleyen ve bu hususta Anayasal Sözleşmeye imza atan Medineliler şimdi çok sarsıcı, şiddetli bir sınavdan geçiyorlardı. Öyle ki Allah’ın vaadi konusunda şüphe / tereddüt / zan kalplerinden geçti.

 

10-11-Hani onlar (hizipler ordusu), aşağınızdan ve yukarınızdan / her yönden gelerek sizi kuşatmışlardı. Onları görünce gözleriniz yuvalarından fırlamış, yürekler ağızlara gelmişti ve siz Allah hakkında birtakım zanlara kapılmıştınız. İşte o zaman, orada, müminler sarsıcı / şok edici / şiddetli bir imtihana tabi tutulmuşlardı. (Ahzab Suresi 10-11)

 

25.7. Münafıkların Savaşmaktan Kaçınmaları

Münafıklar ve kalbinde hastalık olanlar «asıl şimdi mahvolduk / hapı yuttuk» diyorlardı. Onlar Hizipler ordusunun kalabalıklığı karşısında kazdıkları hendeklerin işe yaramayacağını, cephede tutunmalarının mümkün olmadığını söylüyorlardı. Bu savunma stratejisi ile evlerinin savunmasız kaldığını belirterek evlerini, çoluk çocuklarını korumak için savunmayı evlerinden yapmak amacıyla Hz.Muhammed’den@ izin talep ediyorlardı. Aslında onlar Hizipler Ordusuna karşı koymaya kalkmalarının boş bir çaba olacağından hareketle tüm Medinelileri savaşmaktan, direnmekten vaz geçirmeye çalışıyorlardı. Onların bu niyetlerini ispat eden husus onların söylemlerinde yatmaktaydı; “Allah ve Peygamberinin, Mekke’ye karşı zafer kazanacakları, Yemen’i, İran’ı, Bizans’ı ve Mısır’ı fethedecekleri, büyük bir medeniyet kuracakları, vb. vaatlerinin boş olduğunu, kandırıldıklarını, Muhammed’in peşine düşmekle hata ettiklerini” söyleyerek menfi propagandaya başladılar. Onlar savaşmaktan kaçınıp İslam Ordusunun düşmana yenilmesini ve sonra da Mekkelilere “biz sizin yenmenizi sağladık” deyip Medine’de iktidarı yeniden ele geçirip eski şirk ve sömürü düzenine geri dönmeyi arzu etmekteydiler.

Cenab-ı Hak, onların bu niyetlerine şu şekilde de işaret eder; “Şayet hendekli savunma stratejisi uygulanmasaydı, düşmanı şehrin içerisinde karşılamış olsalardı bu münafıklar düşmanın safına geçecek ve onlarla birlikte müminlere saldıracaklardı. Halbuki onlar Medine Anayasası ile şehri hep birlikte saldırılara karşı savunacaklarına ahdetmişlerdi. Nasıl oluyor da şimdi bu ahitlerinden dönmek istiyorlardı. Savaştan kaçmak bu ahide ihanet değil miydi? Asıl sözünde / vaadinde durmayan kendileri idi ama Allah ve Peygamberini sözünde durmamakla suçluyorlardı.”

12-15- İşte o zaman, münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: “(İşte şimdi mahvolduk!) Meğer Allah ve Peygamberi, bize sadece boş bir hayal vaat etmişler”  diyorlardı. Onlardan bir grup da: "Ey Medineliler, bu cephede tutunmaya imkan yok! Burayı terk edip evlerinize dönün” diyor, başka bir grup da: “Evlerimiz savunmasız kaldı” diyerek Peygamberden (evlerini korumaya gitmek için)  izin istiyordu.  Oysa evleri saldırıya açık değildi, onlar aslında  (savaştan) firar etmek / kaçmak istiyorlardı. Eğer (hendek kazılarak Hizipler ordusu engellenmeyerek onlar) Medine’ye dört bir yandan saldırsaydı ve o münafıklardan müminlere karşı savaşmaları istenseydi bu isteği hiç tereddüt etmeden hemen yerine getirirlerdi. Oysa onlar daha önce savaştan kaçmayacaklarına dair Allah'a söz / misak / ahd vermişlerdi. Allah'a verilen söz / ahd / misakın hesabı elbet sorulacaktır. (Ahzab Suresi 12-15)

 

25.8. Münafıklara Yanlıştan Dönmeleri İçin Verilen Öğüt

Münafıkların asıl dertleri kendi menfaatlerini ve canlarını kurtarmak olduğu için öldürülmekten korkuyorlardı. Güçlü gördükleri tarafa doğru meylediyorlar ve bu nedenle Hizipler ordusu ile savaşmaktan kaçmaya çalışıyorlardı. Onlar, savaştan kaçarlarsa bunun kendileri için hayırlı olacağını vehmediyorlardı. Eğer savaşmazlarsa düşman güçlerin kendilerine dokunmayacaklarını düşünüyorlardı. Halbuki hainlere kimse değer vermez. Zira bir gün gelir hain kendisine çalıştığı kişiye de ihanet eder. Bu nedenle Mekke müşrikleri bu münafıkların karaktersizlikleri ve korkaklıkları nedeniyle esas düşmanları olan Hz.Muhammed@ engelini yok ettiklerinde hemen onların da işlerini bitirecekleri Cenab-ı Hak tarafından bildirildi. Bu ihbarla hain münafıkların ecelleri kendilerine çalıştıkları düşman kuvvetlerin eliyle olacaktır. İhanet ettikleri kendi güçleri yenildikten sonra sıra kendilerine gelecektir.

Cenab-ı Hak, münafıklara bunları anlattıktan sonra kendileri için bu aşamadan sonra Allah ve Peygamberinden başka hiçbir yardımcılarının ve kurtarıcılarının olmadığını bildirdi ve akıllarını başlarına devşirmelerini öğütledi.

 

16-19- De ki: “Ölmekten ya da öldürülmekten kaçarak kurtulabileceğinizi zannediyorsanız, bu şekilde ölümden asla kurtulamazsınız. (Tut ki kaçtınız diyelim, sanki hizipler ordusu size merhamet edecekler mi?) Cepheden kaçtığınız takdirde bu hainlik hizmetinizden dolayı çok az bir zaman yaşatılırsınız.” De ki: “Eğer Allah size bir musibet isabet ettirmeyi irade ederse, bundan sizi kim koruyabilir? Ya da size bir rahmet vermeyi irade ederse, o rahmetin size ulaşmasını kim engelleyebilir?” Onların kendileri için Allah'ın dışında ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır. Hiç şüphesiz ki Allah, içinizden insanları savaştan alıkoymak için kardeşlerine: “gelin bize katılın da savaşmayın” diyenleri bilmektedir. Zaten, bunların pek azı dışında savaşlara katılmazlar.  Güya sizi korumaya çalışıyorlarmış. Oysa onları savaş korkusu sardığında, ölüm baygınlığı yaşayan (sekerat halindeki) kişi gibi sana boş gözlerle baktıklarını görürsün. Fakat savaş korkusu geçince, ganimetlerden pay almak için keskin dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar gerçekten inanmayan kişilerdir ve bu nedenle de Allah onların tuzaklarını boşa çıkarmıştır. / çıkaracaktır. Bu, Allah için çok kolaydır. (Ahzab Suresi 16-19)

25.9. Müminlerin Allah ve Resulünün Vaadine Olan Güvenleri

Münafıkların korkudan ödleri patlamakta iken müminler ise verdikleri sözlerinde yiğitçe, korkusuzca durmaktaydılar. Hizipler Ordusunun çok kalabalık olması onların imanlarını daha çok artırdı. Bu savaşın sonunda Allah ve Peygamberinin vaat ettiği gelecek vaadinin gerçekleşeceğine olan inançları tamdı. Hatta bu savaşın Allah ve Peygamberinin vaat ettiğinin gerçekleşmesi için tam fırsat olduğunu söylediler. Zira bütün Arap kabilelerinin toplanıp Medine’nin üzerine çullanmasına rağmen yenememeleri halinde artık Mekke’nin bir daha Medine üzerine saldıramayacağı sonucunu rahatlıkla çıkarmaktaydılar.

Müminler şehit olmaktan asla çekinmiyorlardı. Şehit olanların arkalarından onlar da sıralarını bekliyorlardı. Cihat meydanında şehit olarak ölmeyi arzu eden insanların karşılarında kimsenin duramayacağı da çok açıktır. Cenab-ı Hak, müminlerin bu imanlarını anlattıktan sonra onları mükâfatlandıracağını, savaştan kaçmak isteyen münafıkların ise bu tavır ve davranışlarından vazgeçmezlerse cezalandırılacağını bildirdi;

 

21-24- Andolsun sizin için, Allah'ı ve O’nun Ahiret / Gelecek Vaadine kavuşmayı arzu edenler ve Allah'ı çokça ananlar için, (en zor zamanlarda bile Allah’a sarsılmaz bir güven duyan) Allah'ın Peygamberi son derece güzel bir örnektir. Müminler, düşman ordularını gördükleri zaman: “İşte bu, Allah ve Peygamberinin bize vaat ettiği şeydir. Kuşkusuz Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir” dediler. Bu durum, onların iman ve Allah’a teslimiyetlerini arttırmıştır. Müminlerden öyle yiğitler var ki, Allah ile yaptıkları ahde / söze sadakat gösterdiler. Böylece onlardan kimisi can vererek adağını ödedi, kimisi de hazır bekliyor. Onlar verdikleri sözden asla dönmediler ve asla yan çizmediler. Bu nedenle Allah, onların sözlerine sadakatlerinin karşılığını ödüllendirecektir. Münafıkları ise tutturdukları yoldan dönmezlerse cezalandıracak, tevbe edip kendilerini ıslah ederlerse bağışlayacaktır. Hiç şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. (Ahzab Suresi 21-24)

25.10. Hendek Savaşının Başlaması

Müminler Sel dağı eteğindeki ordugâha ve hendek boyundaki siperlerine yerleştiler. Herkes muhtemel bir saldırıya karşı hazırlıklıydı. Müslüman savaşçıların otuz altı süvarisi vardı ve bu süvarilerin görevi, sürekli hen­dek bölgesinde gezinmek ve durumu kontrol etmekti.

Müşrikler ise grup grup hendek boyunca geziniyor ve bazı yoklamalar çekiyorlardı. Bu amaçla Medine İslam Ordusu mevzilerine oklarla saldırılarda bulunuyorlardı. Hendeği geçemedikleri için yapabildikleri başka bir şey yoktu.

Günler bu şekilde geçerken, müşrik güçlerin adamları gittikçe sabırsızlan­maya başladılar.

 

25.11. Hendeği En Dar Yerinden Geçme Girişimi

Müşrik güçler hendeği en dar bölgesinden süvarilerle geçmeyi denemeye karar verdiler. Hizipler Ordusunun en atik, en güçlü savaşçılarını belirlediler ve sabah erkenden ani bir hücum­la hendeğin en dar bölgesine yöneldiler. Fakat hücum eden atlılardan ancak bir kaçı hendeği geçebildi. Diğerleri hendeğe düştüler.

Hendeği geçenler müminlerden kendileri ile dövüşecek rakip iste­diler. Bunlardan birisi savaşçılığı ve gücü ile ünlü Amr b. Abd idi. Bu nedenle kimseden ses çık­madı. Bunun üze­rine Amr ukalaca kibirlenerek müminleri tahrik edici söz ve davranışlarda bulundu. Onun bu tahrikleri karşısında dayanamayan Hz. Ali ileri atıldı. Ancak peygamberimiz onu engelledi. Çağrısına cevap bulamayan Amr, iyice öfkelendi ve müminleri aşağılayıcı sözler ve küfürler etmeye başladı. Hz. Ali yine ileri atıldı fakat peygamberimiz yine ona engel oldu. Amr’ın çok tehlikeli, güçlü ve azgın bir savaşçı olduğunu ve kendisini kaybetmek istemediğini belirtti. Amr kendisine rakip çıkması için davetini üçüncü kez tekrarladı. Fakat müminlerden bu davete de kimse cevap vermedi. Bunun üzerine peygamberimiz onunla vuruşmaya çok istekli olan Hz. Ali’ye müsaade etmekten başka çıkar yol bulamadı.

Hz. Ali, Amr’ın karşısına çıktı ve çarpışmayı kazandı ve Amr’ı öldürdü. Hz. Ali hendeği geçen diğer önemli savaşçılardan olan Nevfel’in üzerine de yürüdü ve onu da hendeğin içerisinde öldürdü.

Hendeği geçen müşrik savaşçılardan İkrime, Dırar ve Hübeyre’nin üzerine Hz.Ömer ile Zübeyr saldırınca müşrikler hendeğe kendilerini zor attılar ve adamları tarafından hendekten çıkarılıp kurtarıldılar.

 

25.12. Hizipler Ordusunun Topyekûn Saldırısı

Hendeği atlılarla geçme girişimi başarısız olunca Hizipler Ordusu topyekûn saldırı yapmaya karar verdiler. Düşman kuvvetlerinin topyekûn saldırıya hazırlandıklarını anlayan Hz.Muhammed@, müminlerin morallerini artırıcı konuşma yaptı. Onları savunmaya psikolojik olarak hazırladı.

Müşrikler topyekûn saldırıya geçtiler. Bir kısmı oklarla hendeğin öbür tarafındaki müminlere zayiat verdirmeye çalışırken bir kısmı da hendeği geçmeye çalıştı. Müminler ise savunma hattında müşriklere taş ve oklarla karşılık verdiler. Hendeği geçenleri bertaraf ederken, hendeğe düşenleri taşlarla ve oklarla etkisiz hale getirdiler. Canlarını kurtaran müşrikler geri döndüler. Müşrikler bu şekilde hücum üstüne hücum yaptılar. Fakat hendeği geçmeye muvaffak olamadılar. Akşama kadar süren hücumlardan sonuç alamayan müşrik Hizipler Ordusu geri karargâhlarına çekildiler. Muhteşem bir direniş gösteren İslam Ordusu o gün zayiat vermedi ancak Sa’d bin Muaz kolundan ağır bir şekilde yaralandı.

 

25.13. Müşriklerin Kurayza Yahudilerini İsyan Ettirerek Savunma Hattını Boşaltma Planı

Hizipler Ordusu hiç beklemedikleri bir savunmayla karşılaşmışlardı. Onların her türden saldırılarla hendeği geçme denemeleri başarısız olmuştu. Gövde gösterileri, ihtişam ve debdebeleri işe yaramamıştı.  Bu durumda ne yapıp edip Kurayza Yahudilerini anlaşmayı bozmaya ikna etmeleri ve müminlerin kadın ve çocuklarına saldırmalarını sağlamaktan başka çareleri kalmamıştı.

Plana göre Kurayza Yahudileri ihanet edecekler ve Medinelilerin evlerine saldırınca Medine İslam Ordusu savunma hattını boşaltarak evlerini Yahudilerin saldırılarına karşı korumaya yöneleceklerdi. Böylece Hizipler ordusu zayıflamış savunma hattını kolayca geçecekler ve Medine’ye gireceklerdi. Müşrik orduların Medine’ye girmesini müteakiben münafıklar da ihanet ederek müşrik güçlere katılacaklar ve müminleri katledeceklerdi.

 

25.14. Huyey Bin Ahtab’ın Kurayzalıları İhanet İçin Kışkırtma Girişimi

Kurayza Yahudilerini ihanete ikna etme görevini Huyey bin Ahtab şeytanı üstlenmişti. O vakit kaybetmeden Kurayza Yahudileri Reisi Ka’b bin Esed ile görüşmeye gitti. Ka’b bin Esed önce şeytan Huyey bin Ahtab’ı kabul etmedi. O’nun ne kadar uğursuz bir adam olduğunu biliyor ve Hz.Muhammed’le yaptığı Ahdini bozmak istemiyordu. Şeytan Huyey görüşmek için birkaç girişimde bulundu fakat her seferinde reddedildi. Ama sonunda Ka’bın zafiyetinden faydalandı ve görüşmeyi başardı. O, Ka’b bin Esed’e deniz gibi bir ordu topladığını, Arap yarımadasındaki bütün kabileleri bir araya getirdiğini, bu ordularla İslam Ordusunun başa çıkamayacağını ve Muhammed’i yok etmeden bırakmamaya and içmiş bu müşrik güçler karşısında Onun hiçbir çaresi olmadığını anlattı. Bunun kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu eklemeyi de ihmal etmedi. Müşrik güçlere katılarak yardımcı olursa bölgenin hâkimi konumuna geleceklerini de belirtti. Ka’b bin Esed, Hz.Muhammed’in sözünün eri ve anlaşmasına çok sadık birisi olduğunu söylese de Şeytan Huyey bu fırsatın kendi cemaatleri için kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu ve dini bir sorumluluk gereği bunu yapması gerektiğini vurguladı. Huyey şeytanının dini kendi amaçlarına kullanması karşısında Ka’b ikna oldu, fakat başarısızlık durumunda taşıdığı endişeyi paylaştı. Şayet müşrik güçler başarısız olur da çekip giderse Nadir ve Kaynuka Yahudilerinin başına gelenlerin kendilerinin de başına gelmesinden korktuğunu dile getirdi.

Şeytan Huyey amacına yaklaşıyordu. Onun bu korkusunu gidermek için hemen kendisini kefil gösterdi ve şayet böyle bir durumla karşılaşılırsa kendisinin Kurayza Kalesine gelerek aynı bedeli ödeyeceğine söz verdi. Fakat Ka’b bin Esed, Şeytan Huyey’in bu garantisine ilave garanti olarak (Hizipler Ordusunun sonuç almadan gitmemelerinin garantisi olarak ) Kureyş’in eşrafından / ileri gelenlerinden 70 kişiyi hem kendilerine yardım hem de rehin olarak vermelerini şart koştu.

Şeytan Huyey bu şartı Ebu Süfyan’a kabul ettireceğine söz verdi ve böylece Ka’b bin Esed’i kandırmayı başardı. Ka’b kavminin ileri gelenlerini topladı ve onları (Amr bin Su’da hariç) anlaşmalarını bozmaya ikna etti. Kurayzalılar, anlaşmayı bozduklarını göstermek için kendilerinde bulunan an­laşma metnini yırtıp attılar.

25.15. Kurayza Yahudilerinin Müşrik Güçlerle Anlaşması

Şeytan Huyey, hemen Hizipler Ordusu Karargahına döndü ve Kurayzalıları ikna ettiğini, onların anlaşmalarını bozacaklarını bildirdi. Kurayzalıları temsilen Şeytan Huyey Müşrik güçlerle bir anlaşma yaptı. Akdedilen anlaşmaya göre Kurayzalılar sa­vaş sona erinceye kadar müşrik güçlerin saflarında İslam Ordusuna karşı savaşmayı, müşriklere savaş araç-gereci temin etmeyi ve yiyecek desteğinde bulunmayı kabul etmekteydiler. Yine anlaşmanın bir diğer maddesi uyarınca Hizipler Ordusu Komutanı Ebu Süfyan, Kurayzalılara saldırı emri verdiği zaman onlar derhal saldırıya geçeceklerdi. Fakat Şeytan Huyey, Ebu Süfyan’ın kabul etmeyeceği düşüncesiyle olsa gerek Kurayzalıların garanti şartı olan “Kureyşli ileri gelenlerden 70 kişinin Kurayzalılara rehin verilmesi” şartını gündeme getirmedi.

 

25.16. Kurayzalıların İhanet Ettikleri İstihbaratının Alınması ve Tekrar Anlaşma Girişimi

Kurayzalıların anlaşmaya ihanet ettikleri ve müşrik güçlerle anlaşma yaptıklarına dair istihbaratını Hz. Ömer Hz.Muhammed’e@ ulaştırdı. Medine İslam Ordusunda paniklememeleri için Hz.Muhammed@ bu istihbaratın gizli tutulmasını istedi ve istihbaratın doğru olup olmadığının araştırılması için Zübeyr bin Avvamı gönderdi. Zübeyr’in yaptığı araştırma sonucunda istihbaratın doğru olduğu teyit edildi. Kuaryzalılar savaş hazırlıkları yapıyorlardı. Bunun üzerine Hz.Muhammed@ Evs ve Hazreç'in ileri gelenleri olan Sa'd b. Ubâde, Sa'd b. Muaz, Abdullah b. Revâha, Havvat b. Cübeyr, Amr b. Avf’dan oluşan bir heyeti gizlice Kurayzalılara gönderdi. Peygamberimiz heyetten Kurayzalılarla yeni bir anlaşma yapmanın yollarını aramasını istedi. Heyet, Kurayzalılarla görüş­tü. Fakat Kurayzalıların sürgün edilen Nadir Yahudilerinin Medine’ye geri gelmelerine müsaade edilmesi şartında diretmeleri üzerine anlaşma sağlanamadı. Heyet üyeleri karargâha geri döndü ve Kurayzalıların Hizipler Ordusu safına geçtiklerini peygamberimize şifreli olarak ilettiler. 

 

25.17. Medine’deki Evlerin Güvenliğinin Temini

Kurayza Yahudilerinin anlaşmaya ihanet etmesi İslam Ordusunun savuma direncini kırabilecek çok tehlikeli bir gelişmeydi. Eğer Kurayza Yahudileri Medine’deki kadın / çocuklara saldıracak olursa Hz.Muhammed@ orduyu savunma hattında tutamazdı.  Kurayza Yahudilerinin anlaşmayı bozdukları haberi İslam Ordusu savaşçılarından gizli tutuldu. Zira bu haber bile savunma hattındaki savaşçıları huzursuz edece ve savunmada zafiyetler yaratacaktı.

Medine ordusu savunma hattını terk ederse müşrik güçler rahatlıkla hendeği geçecekler ve Medine’yi işgal edeceklerdi. Ebu Süfyan’ın beklediği de bu tür bir durumun ortaya çıkmasıydı. Bu nedenle ivedilikle tedbir alınması ve Kurayza Yahudilerinin kadın ve çocuklara saldırmasına meydan verilmemesi gerekiyordu.

Hz.Muhammed@ o gece hemen 200 kişilik bir kuvveti Medine’ye gönderdi ve onların Kurayza Yahudilerinin mahallesine yakın olan Medine sokaklarını sürekli gezmeleri ve tekbir getirmelerini emretti. Onlar emri yerine getirince Kurayza Yahudileri baş edemeyecekleri bir kuvvetin evleri korumak için gönderildiğini düşündüler. Fakat yine de doğru bir kanaat sahibi olmak için ajan gönderdiler. Gönderilen ajan Hz.Muhammed’in@ halası Safiyye b. Abdulmattalip tarafından öldürülünce ve ajan geri gelemeyince Kurayzalılar saldırmaya cesaret edemediler.

 

25.18. Savunma Hattının Boşaltılmasına İzin Verilmemesi

Diğer taraftan Kurayzalıların anlaşmaya ihanet ettikleri ve sivil halka saldıracakları haberi de savunma hattındaki mümin savaşçılar arasında duyuldu. İşte o zaman müminler Hz.Muhammed’in@ tedbirine güvenmekle beraber akılları ve gözleri sürekli Medine’deki ailelerine yapılacak muhtemel saldırıda kaldı. Bu nedenle sürekli Sel dağından şehri gözetlediler. Münafık ve kalbi hastalıklı tipler ise yine savaştan kaçmak için aradıkları mazereti bulmuşlardı ve Hz.Muhammed’den evlerine giderek savunma yapmak için izin istediler. Evlerinin / ailelerinin savunmasız kaldığını, onları savunmak için evlerine gitmelerine izin verilmesini talep ettiler. Hz.Muhammed@ evlerin savunması için birlik gönderdiğini bildirerek onların cepheden ayrılmalarına izin vermedi. Aslında bu münafıkların derdi İslam Cumhuriyetinin yıkılması için cepheyi boşaltarak Hz.Muhammed’in@ ve müminlerin yenilmesinde müşriklere yardımcı olmak istiyorlardı.

 

25.19. Kurayza İle Hizipler Ordusu Arasındaki Rehine Krizi

Müşrik güçler, hendeği geçmek için savunma hattının boşaltılmasını bekliyordu. Bunu sağlamak içinde Kurayza Yahudilerinin Medine’deki evlere saldırması, çocuk çoluk, kadın kız demeden büyük bir katliama girişmesi ve bunu gören İslam savaşçılarının da ailelerini korumak için siperlerini terk etmeleri planlanmıştı.

Ebu Süfyan komuta merkezinde yaptığı toplantıda Kurayzalıların Cumartesi günü harekete geçerek Medine’ye saldırmaları emrini İkrime b. Ebu Cehil vasıtasıyla bildirdi. Müminlerin Cumartesi günü Yahudilerden herhangi bir saldırı beklemeyecekleri düşünülerek bu gün seçilmişti. İkrime mesajı Ka’b b. Esede ilettiği zaman Ka’b ona bu emri yerine getiremeyeceklerini ve bunun da iki nedeni olduğunu bildirdi;

1-Cumartesi gününün «Sebt / kutsal tatil günü» olması,

2-Anlaşmanın gereği olarak kendi üzerine düşen şartları (müşriklere erzak temini, silah yardımı ve Hz.Muhammed@ ile olan anlaşmayı bozduğunu vb.) yerine getirmiş olmasına rağmen Ebu Süyfan’ın anlaşmanın koşulu olan 70 Kureyşli asil kişiyi hala rehin olarak gönderilmemiş olması.

İkrime Sebt / cumartesi günü gerekçesini anlamıştı fakat rehine gerekçesini duyunca çok şaşırdı. Huyey bin Ahtab ile yapılan Anlaşmada böyle bir şart kendilerine bildirilmemişti. Dolayısıyla anlaşmada böyle bir şart yoktu.

İkrime Ka’b b. Esed’in alınan kararı uygulamama gerekçelerini Ebu Süfyan’a iletti. Ebu Süfyan Cumartesi günü gerekçesini anlayışla karşıladı. Fakat rehine istenmesi gerekçesini duyunca öfkeden deliye döndü. Şeytan Huyey’e ağzına geleni söyledi. «Neden daha önce bu şartı söylemediğini? Yoksa bir oyun peşinde mi olduklarını? küfürler, aşağılamalar vb…»  Huyey, Tevrat üzerine yeminler etti, antlar içti ama bir defa güvensizlik araya girmişti.

Şeytan Huyey, Kurayzalıları ikna etmek için onların taleplerini kabul etmiş ancak böyle bir rehin garantisinin de Kureyş açısından onur kırıcı olduğunu bildiğinden anlaşmanın yarım kalmaması için bu şartı gizleme kurnazlığına gitmişti. Ancak bu şeytanlık şimdi ayağına dolanmış ve rehineler nedeniyle güven krizi yaratmıştı.

 

25.20. Hz.Muhammed’in@ Gatafan Kabilesi İle Anlaşma Girişimleri

Kuşatma sürerken Hz.Muhammed@ de Hizipler Ordusunu parçalamak için düşündüğü bir planı uygulamaya koydu. Nasıl ki Huyey bin Ahtab Gatafanları Hayber’in hurma mahsulünün yarısını teklif ederek savaşa ikna etmiş ise aynı teklifi Medine hurmalarını teklif ederek onları ittifaktan çekilmelerini deneyecekti.

Bu amaçla Gatafan birliklerinin liderlerine gizlice haber gönderdi ve kendileriyle görüşme talebini iletti. Gatafan liderlerinde Uyeyne b. Hısn ve Haris b. Avf bu talebe olumlu cevap verdiler ve Ebu Süfyan’a haber vermeden İslam Ordusu karargahına geldiler.

Hz.Muhammed@ Uyeyne bin Hısn’a savaşı terk edip gitmesi şartıy­la Medine'nin yıllık meyve ürününün üçte birini teklif etti. Gatafan liderleri ise yarısını istedi. Pazarlık görüşmelerinde peygamberimiz ilk teklifinde ısrarcı oldu. Gatafan liderleri sonunda peygamberimizin teklifini kabul ettiler. Fakat pazarlık görüşmeleri tam neticeleneceği sırada, Ensar’dan Useyd b. Hudayr çadıra girdi. Useyd, peygamberimizin Gatafanlılarla bir anlaşma yapmak için görüşme halinde olduğunu anladı. Aslında Useyd’in içeri dalması peygamberimizin kurguladığı planın bir parçasıydı. Useyd’in yapılan anlaşmayı bozma rolü vardı. O, kendisine verilen rolü çok gerçekçi olarak yerine getirdi. Anlaşmanın Medinelileri kurtarmak için yapıldığını ve karşılığında mutlaka önemli bir taviz verildiğini fark ettiğini söyleyen Useyd, Gatafanların Medinelilerden şimdiye kadar hiçbir şey kopartamadığını, bundan sonra da onlara zırnık koklatmayacaklarını söyledi. Eğer bu anlaşma Allah’ın emri ise hiçbir itirazının olamayacağı ama peygamberimizin kendi düşüncesi ise karşı olduğunu deklare etti. 

Bunun üzerine Hz.Muhammed@, pazarlık konusu olan Medine hurmalarının gerçek sahiplerinin Evs ve Hazreç kabileleri olması nedeniyle bu kabilelerin liderleri ile de durumu görüşmesi gerektiğini Gatafanlılara bildirdi.  Sa'd b. Muaz ile Sa'd b. Ubade komutanlık çadırına çağrıldılar. Onlar gelince pazarlık ile varılan netice konusunda düşünceleri soruldu. Onlar da böyle bir anlaşmayı asla kabul etmeyeceklerini bildirdiler. Böylece Gatafanlılarla herhangi bir anlaşma yapılamadan liderleri karargahlarına geri gönderildi. Planın birinci aşaması tamamlanmıştı. Şimdi ikinci aşamasının düşman saflarında parçalanma şeklinde gerçekleşmesi beklenecekti.

 

25.21. Müşrik Hiziplerin Arasında Güven Kaybının Meydana Gelmesi

Mekke liderleri Gatafanlıların kendilerinden habersiz gizlice Hz.Muhammed@ ile anlaşma girişiminde bulunduklarını öğrenince, Gatafanlıların ittifaka ihanet ettiklerini / edeceklerini gördüler. Böylece Gatafanlılarla aralarında bir güvensizlik hasıl oldu. Bu durum Beni Süleym, Beni Esed, Feraze, Eşca, …. gibi hizipleri oluşturan kabilelerde de güvensizlik yarattı ve Hizipler ordusunda parçalanmanın ilk çatlağı meydana geldi. Taraflar birbirlerine olan güvenlerini kaybetti ve birbirlerine kuş­kuyla bakar hale geldiler.

Hz.Muhammed’in@ planı tutmuştu, müttefikler artık müttefikliklerini kaybetme noktasına gelmişti.  Bu güvensizlik, Kurayza Yahudileri ile Hizipler Ordusu arasında oluşturulan ittifakın bozulmasında da etkili olacaktı.

25.22. Nuaym Bin Mesud’un Operasyonu

Müşrik güçlerden olan Eşca kabilesi mensuplarından olan Nuaym bin Mesud imanını gizleyen bir mümindi. Kurayzalılar ve Mekkeliler ile arası gayet iyi olan tanınmış bir şahsiyetti. O kendi kabilesi ile birlikte Hizipler Ordusu saflarında Hendek Savaşına iştirak etmişti. Fakat içi içini yiyordu.  Bir an önce İslam Ordusuna yardımcı olmak istiyordu. Bir gece karanlıktan istifade ederek gizlice Hz.Muhammed’e@ ulaştı. Kendisinin müminlerden olduğunu bildirdikten sonra Ebu Süfyan ile Kurayzalılar arasında yaşanan rehine krizinden bahsetti. Mekkelilerle Kurayzalıları birbirine düşürmek için bu krizi derinleştirmenin çok iyi bir politika olacağını ve bunu sağlamak içinde yalan söylemek ve hatta peygamberimizin kendisine hakaretler, küfürler etme hususunda izin istedi. Peygamberimiz savaş sırasında taktiksel olarak yalan, hile ve tuzaklara başvurulabileceğini belirterek kendisine yönelik her türlü sözü kötü söylemesine izin verdi. Nuaym önce Kurayzalılarla görüşmeye gitti.  Mekkelilerin şeref meselesi yaptıkları rehinelerin Kurayza için hayati bir zorunluluk olduğunu ve bu taleplerinden asla vazgeçmemelerini bir dost olarak tavsiye etti. Bu garantinin onlar açısından bir ölüm kalım meselesi olduğunu zira onların Muhammed ile anlaşmayı bozarak ne kadar büyük bir risk aldıklarını, ama Mekkelilerin tuzu kuru olduğunu sözlerine ilave etti. O ayrıca Hz.Muhammed’in@ Gatafanlılarla anlaşmaya çalıştığını, şayet bu anlaşma girişimlerinde başarılı olursa Hizipler Ordusunun dağılacağını ve bu gelişmelerden Kureyşlilerin son derece rahatsız olduğundan da bahsetti.

Mekkelilerden ve hatta Gatafandan da rehineler almadan Medine’ye saldırmamalarını, böylece kendilerini mutlaka güvenceye almalarını aksi takdirde onlar çekip giderlerse kendi durumlarının felaket olacağını söyledi. Şayet rehin alamayacak ve Medine’deki evlere saldırmayacak olurlarsa Muhammed ile yeniden anlaşma yoluna giderek kendilerini güvenceye almalarının en uygun yol olacağını da ifade etti.

Kurayzalıların en yakın bir dostu olarak henüz fırsat elden gitmemişken kendilerini garantiye almak için hemen gidip Ebu Süfyan’dan anlaşma konusu 70 rehinenin kendilerine teslim edilmesini talep etmelerini tavsiye etti. Bu tavsiyelerinin Kureyş liderleriyle kendisinin arasının bozulmaması için bir sır olarak kalmasını da istedi.

Nuaym daha sonra Ebu Süfyan’a gitti ve ona Hz.Muhammed@ ile aralarındaki anlaşmayı bozdukları için Kureyzalıların pişman olduklarını ve kendilerini affettirmek için rehin olarak alacakları asil kişileri Hz.Muhammed’e verip kendilerini kurtarmayı düşündükleri şeklinde bir ihbarda bulundu. Bu istihbaratının doğrulunun yakında onların rehineleri istemek için geleceklerinden ve bu rehineleri alma hususunda çok ısrarcı davranacaklarından anlaşılacağını bildirdi.

Çok geçmeden Kurayza Yahudileri Ebu Süfyan’a Gazzal b. Samuel’i gönderip rehineleri talep ettiler ve rehineler verilmediği takdirde savaşmayacaklarını bildirdiler. Bu gelişme üzerine Ebu Süfyan Nuaym’ın doğru söylediğine iyice kanaat getirdi. Bunun üzerine Ebu Süfyan rehineleri vermeyeceklerini bildirdi.  Şeytan Huyey ise bütün planların bozulmakta olduğunu gördü ve Kurayzalılardan rehin taleplerinden vazgeçmelerini ve harekete geçmelerini ısrarla istedi.  Fakat onlar rehineleri teslim almadan asla saldırmayacaklarını söylediler.

Bunun üzerine Ebu Süfyan, Şeytan Huyey’e Kurayzalıların yaptıkları anlaşmayı ihlal ederek ihanet ettiklerini ve bu ihanetin içerisinde Huyey’in kendisinin de var olduğunu söyledi. Huyey Tevrat adına ne kadar yemin etse de artık iş işten geçmişti. Güven kaybı ile başlayan süreç, O’nun ittifaktan çıkarılması ile sonuçlandı. Onun yeminleri Ebu Süfyan’ı asla inandıramadı. Ebu Süfyan Kurayza heyetini Huyey ile birlikte gönderdi. Daha sonra Hz.Muhammed@, Kurayza Yahudilerinin peygamberimizle tekrar anlaştığı şeklinde asılsız haberleri yine Nuaym vasıtasıyla Mekkelilere ulaştırdı ve Hizipler ordusunun dağılmasını hızlandırdı.

 

25.23. Hizipler Ordusunun Dağılması ve Kuşatmanın Sonlanması

Hizipler Ordusunun Medine kuşatması üzerinden bir aylık bir süre geçmiş ve bir sonuç alınamadığı gibi durum daha da kötüye gidiyordu. İttifaklar parçalanıyor, hizipleri oluşturan kabileler bu kuşatmadan vazgeçmek istiyordu. Savaşın uzaması, soğuk, açlık, baskın korkusu dayanılmaz bir hal almıştı.  Ayrıca Haram aylara iki aydan az bir zaman kalmıştı. Kabileler Mekke’deki panayırlara hazırlanacaklardı. Kuşatma daha da uzayacak olursa hem ekonomik olarak kayıpları artacak hem de haram aylardaki kazançlarından mahrum kalacaklardı.

Hz.Muhammed@ müşriklerin bozguna uğraması için dua etti. Allah (C.C.) onun duasını kabul etti ve üzerlerine şiddetli bir rüzgâr gönderdi. Rüzgar’ın şiddetiyle Müşrik Güçlerin çadırları söküldü, yemek kazanları devrildi. Düşman ordu askerlerinin yüzlerine gözlerine kumlar doldu. Ordu disiplini bozuldu ve perişanlık başladı. Soğuk ve şiddetli rüzgâr karşısında daha fazla dayanmaları mümkün değildi artık. Başta Mekke müşrik orduları olmak üzere Hizipler Ordusunu oluşturan diğer kabileler son gece kuşatmayı bırakarak yurtlarına dönmek üzere yola koyuldular.

Hz.Muhammed@ düşman hatlarında bir hareketliliğin olduğu haberini alınca Huzeyfe b. Yeman’ı daha detaylı haber alması için Mekkelilerin karargâhını gözetlemek için gönderdi. Huzeyfe Ebu Süfyan başta olmak üzere çekip gittikleri müjdesini getirdi.  Müminler bu habere çok sevindiler ve zaferlerini kutlamaya başladılar. Müminler birbirlerini tebrik ederlerken münafıklar bu koca ordunun bozguna uğradığına inanmıyor, bunun bir oyun olduğunu ve tekrar geleceklerini iddia ederek etrafı da korkutmaya çalışıyorlardı.

 

9- Ey iman edenler! Allah'ın size olan o büyük lütfunu sakın unutmayın. Hani size her yönden ordular toplanıp gelmiş ve sizi kuşatmışlardı. Biz de onların üzerine şiddetli bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptığınız her şeyi görmekte idi. (Ahzab Suresi 9)

25- Allah, Kâfir ordularını, hiçbir sonuç elde edemeden, kin ve öfkeleriyle defetti. Bu savaşta Allah’ın yardımı müminlere yetti. Allah, güçlüdür, mutlak galiptir. (Ahzab Suresi 25)

20-Münafıklar, düşman ordularının çekilip gitmediklerini zannediyorlardı. Düşman orduları bir daha geri dönecek olsalar, çölde bedevi Arapların arasına kaçmayı ve sizin (katliama uğramanıza ilişkin) haberlerinizi oradan duymayı istiyorlardı. / planlıyorlardı. Gerçi içinizde kalsalar da ciddi bir şekilde savaşacak değillerdi. (Ahzab Suresi 20)

25.24. Kurayzalıların Kuşatılması

Hizipler Ordusunun kuşatmadan vazgeçip Medine’yi terk edince Hz.Muhammed@ İslam Ordusuna Kurayza Yahudilerinin üzerine yürümesini emretti. Kurayza kalesi kuşatıldı. Ebu Süfyan Huyey b. Ahtab’ın da kendilerine ihanet ettiğini söylediği tartışmadan sonra onu Kurayza heyetiyle beraber Kurayzalıların yanına göndermişti.

Muhasara çok şiddetli bir şekilde, bazen sabahtan akşama dek karşılıklı taş ve ok atışlarıyla, 20 gün sürdü. Sonunda Yahudiler, Nebbaş b. Kays’ı Hz.Muhammed@ ile uzlaşması için gönderdiler. Nebbaş, Nadirliler gibi yanlarına taşıyabilecekleri kadar mal alıp, Medine’yi terk etme teklifi getirdi. Fakat Hz.Muhammed@ kayıtsız şartsız teslim olmalarını ve verilecek hükme razı olmalarını bildirdi.

Kurayzalılar tekrar toplanıp başka seçenekleri değerlendirdiler.  Bazıları Hz.Muhammed’e@ iman ederek kurtulmayı teklif ettiler, fakat bu teklif kabul görmedi. Teklifi yapanlar o gece kaleden çıktılar ve İslam ordularına teslim oldular. Onlar daha sonra peygamberimize iman ederek müslüman olduklarını beyan ettiler ve canlarını kurtardılar. Kalede kalanlar ise Şe’s b. Kays’ı elçi olarak gönderip, sürgüne razı olduklarını tekrar bildirdiler. Teklifleri yine kabul edilmedi.

Kurayzalılar çaresiz kaldılar. Yaptıklarından çok pişman olmuşlardı. Kadınları ve çocukları ağlaşıyorlardı. Sonunda Kurayzalılar Evs’li müttefikleri Sa’d b. Muaz’ın hakem tayin edilmesine razı oldular. Onun vereceği hükmü kabul edeceklerini beyan edip teslim oldular.

Hendek savaşında yaralanmış olan Sa’d bin Muaz getirtildi. Herkes Sa’d’ın, eski dostları olan Yahudilere acıyacağını düşünüyor ve ona göre bir hüküm vermesini umuyordu. Sa’d b. Muaz Kurayzalılara neye göre hüküm vermesini istediklerini sordu. Onlar Tevrat’a göre hüküm vermesini istediler.  Bunun üzerine Sa’d ihanet edenlere verilen idam hükmünü verdi. Bu hükme göre Kurayzalı erkekler öldürülecek, kadın ve çocukları esir edilecek, malları ise ganimet olarak alınacaktı.

Hz.Muhammed@ Medine çarşısında hendekler kazdırdı. Kurayza Yahudileri bölük bölük çıkartılıp, boyunları vurularak idam edildi ve cesetleri de bu hendeklere dolduruldu. İdam edilen Kurayza Yahudilerinin sayısı 600-700 civarında olduğu rivayet edilir. İdam edilenlerin arasında Huyey bin Ahtab ve Kurayza lideri Ka’b bin Esed’de vardır. Böylece şeytanlığıyla İslam Cumhuriyetinin baş belası olan Huyey ihanetinin cezasını canıyla ödedi.

26-27- Allah, Kitap Ehlinden olup da (sizinle yaptıkları anlaşmaya ihanet ederek) düşman ordularına yardım etmek için (sizleri arkadan vurmaya çalışanların) kalplerine korku saldı ve onları kalelerinden çıkardı. Onların bir kısmını idam ettiniz, diğerlerini de esir aldınız. Allah sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve hiç ayak basmadığınız topraklara mirasçı kıldı. Hiç şüphesiz ki Allah, her şeye kadirdir. (Ahzab Suresi 26-27)

 

Cenab-ı Hak, Hendek Savaşından sonra elçisine Hendek savaşının bir raporu niteliğinde Ahzap Suresinin yukarıda açıklanan ayetlerini inzal etti. Bu ayetlerde İslam Ordusundaki savaşçıların durumlarını, kuşatma boyunca onların kalplerinden geçenleri anlatarak onlara gelecek hayatları için son derece önemli dersler verdi. Münafıklar kazanılmaya çalışıldı. Kalplerinde hastalık olanların kalpleri tedavi edilmeye çalışıldı. Zaferin de Cenab-ı Hakk’ın lütfu ihsanı olduğunu bildirirken vaat ettiği sözü yerine getirdiğine vurgu yaptı. Bundan sonra Mekke müşrikleri bir daha Medine’ye saldırmaya asla cesaret edemeyecekleri gibi çevredeki Arap kabilelerini toparlamaları da mümkün olmayacaktı. Şimdi çevredeki Arap kabilelerini toplayıp Mekke’nin üzerine gitme sırası Medine İslam Cumhuriyeti’ne gelmişti. Bu savaşın sonucu gelecekteki “fethi” müjdeliyordu.

bottom of page